6 Haziran 2008 Cuma

@ Önce İslam Birliği...

50 ülkeden 500 Müslüman düşünür, siyasetçi ve âlimin katıldığı Mekke'deki “Uluslararası İslami Diyalog Konferansı” devam ediyor. Konferansın açılış konuşmasını yapan Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz bin es-Suud, her alanda yapılması gereken diyaloğun önemine işaret etti.

Suudi Arabistan'da diyaloğa karşı çıkanlara seslenen Kral Abdullah “diyalog prensipler çerçevesinde olacak, inançlar çerçevesinde değil” dedi. Abdullah, başkalarıyla diyaloğun Yüce Allah'ın (cc) çağrıda bulunduğu ortak değerler çerçevesinde gerçekleşeceğini vurguladı. Kral Abdullah şöyle devam etti: “En güzel şekilde tartışacağız, üzerinde anlaştığımız bir şey olursa onu içimizde uygulayacağız, ihtilaf ettiğimiz yerde de ayeti kerimedeki gibi sizin dininiz size bizim dinimiz bizedir, deriz”

Bu diyaloğun aşırı dinciler tarafından zedelenen İslam'ın hoşgörüsünün bir göstergesi olduğunu vurgulayan Kral Abdullah, “Bu ümmetin değeri büyüktür, İslam'ın hoşgörüsünü, adaletini ve yüce değerlerini hedef alan aşırılık, fanatizm, düşmanlık gibi İslam'ın düşmanlarının teşkil ettiği tehditler büyük” dedi.

İçe kapanmanın tehlikeli sonuçlar doğucağının altını çizen Kral Abdullah sözlerini şöyle sürdürdü: “İçe kapanmanın, cehaletin ve ufuk darlığının beraberinde getireceği tehlikelere karşı koymak için bu kardeşiniz böyle bir çağrıda bulundu. Amacımız tüm dünyanın düşmanlık ve saldırganlık olmadan en hayırlı din olan İslam mesajının anlamını ve ufkunu anlamasıdır. Bu toplantıyla dünyaya adaletin, insani etik değerlerin, birlikte yaşamanın sesi olduğumuzu, akıllı ve adaletli bir diyalog amaçladığımızı göstermek istiyoruz” diye konuştu.

Mekke'deki bu toplantı Kral Abdullah'ın Mart ayında çağrıda bulunduğu dinlerarası diyalog toplantısının ilk adımı olarak değerlendiriliyor. Bu konferansı Suudi Arabistan içinde ve dışında Müslümanlar arası diyalogla dinlerarası diyalog konferanslarının izleyeceği tahmin ediliyor.

Bilindiği gibi Kral Abdullah Vatikan'a yaptığı tarihi ziyaretten yaklaşık beş ay sonra İslam, Hristiyanlık ve Yahudilikten oluşan üç semavi din arasında diyalog çağrısı yapmış dinler arası bu diyaloğa başlamadan önce dünyanın her tarafındaki Müslüman alimlerin görüşünü almak ve ortak bir tavır belirlemek için Mekke'de böyle bir toplantı çağrısında bulunmuştu.

Suudi Arabistan Kralı Abdullah'la Suudi Arabistan Müftüsü Şeyh Abdulaziz Al El Şeyh kökten dincilerin neden olduğu İslam'la ilgili “kuşkuları” gidermek için dinler arası diyaloğun önemi üzerine mutabık kaldı.

Müslümanlar arası diyalogun önemine vurgu yapan Suudi Arabistan Müftüsü, “Birileri İslam'ı bilerek karalıyor. 'İslam terör dinidir” dediler, 'şiddet dinidir' dediler, 'insan haklarını ihlal ediyor" dediler. Evet, tüm bunlar dezenformasyonun bir parçasıdır. Oysa İslam rahmet, şefkat ve hoşgörü dinidir. Birçok medya organı insanları İslam'dan soğutmak ve İslam'ın imajını zedelemek için bunu bile bile yapıyor. İşte bu diyalog sayesinde İslam'ın yüce prensiplerini anlatma imkânı bulacağız” diye konuştu.

Müftü, “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz” ve “sizden iyiliğe çağıran bir ümmet olsun” şeklindeki ilahi buyruktan yola çıkarak diyaloğun çerçevesini iyi çizmek gerektiğini sözlerine ekledi.

“Gelmiş geçmiş tüm peygamberler aslında aynı ilahi vahyin tebliğcileri değil miydi?” diyen Müftü İletişim olanaklarının çok güçlü olduğu bu devirde diyalog kurmanın önemine değindi.

İran Rejim Yararını Teşhis Konseyi Başkanı Dr. Ali Ekber Haşimi Rafsancani ise yaptığı konuşmada İslami mezhepler arası diyaloğu kastederek dinlerarası diyalogdan önce Müslümanlar arası diyaloğa ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Rafsancani sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer dinlerle diyalog girişimi başlatmadan önce biz Müslümanlar olarak evvela kendi aramızda diyalog kurmalıyız. Düşünce ve görüşlerimizi ortak bir çerçeveye oturtmalı başkalarıyla diyalog kurarken ortak İslami bir görüş açısını yansıtmalıyız”

Rafsancani, bu konferansın diğer dinler ve beşeri felsefelerle diyalog kurmak için bir ilk adım olabileceğinin altını çizdi.

“İslam ümmetinin bugün birçok sıkıntı ve zorlukla karşı karşıya olduğunu” hatırlatan Rafsancani “bu sıkıntı ve zorluklardan kurtulmak için Müslümanların birlik ve beraberlik bilincinde olmasını sağlamak gerektiğini bunu da ancak Müslüman âlimlerin yapabileceğini” vurguladı.

İran İslam Devrimi'nin saç ayaklarından birini temsil eden Rafsancani ötekiyle diyalog konusunun işlendiği bir konferansta bile “sizin dininiz size, benim dinim bana” prensibi çerçevesinde “uluslararası küfüre” değinmeden geçemedi. Rafsancani konuşmasında “haklarımızı başkasına bırakmayalım, cehalet, geri kalmışlık ve tefritten dolayı ortaya çıkan sorunlarımızı çözme görevi birinci derecede Müslüman âlimlere düşüyor” dedi.

Rafsancani “dünyanın süper güçleriyle” “Siyonizme” göndermede bulundu. Birinci sınıf bir ekonomist olan Rafsancani dünyadaki zenginlik kaynaklarının % 20'sinin İslam ülkelerinin elinde bulunduğunu” ayrıca “en önemli jeopolitik, coğrafi noktalar, en iyi boğazlar ve su geçiş noktaları da Müslümanların elinde olduğunu” hatırlattı.

İran Eski Cumhurbaşkanı ve ilk meclis başkanı olan Rafsancani İslam Ümmeti'nin tekrar ayağa kalkabilmesi için geliştirilmesi gereken stratejik planı çizmeye çalışırken “Bu ümmetin 75 lideri uluslararası kuruluşlarda üye, başka bir deyişle bu kuruluşların % 25'i bu Müslüman liderler tarafından temsil ediliyor. Bu da bu liderlerin bu ümmetin dünyada tekrar söz sahibi olabilmesi için başka ülkelerle kurulacak işbirliğiyle bunu rahatlıkla gerçekleştirebilirler” dedi.

“Dünyanın Süper güçleri” olarak nitelendirilenlerin Afganistan ve Irak'ta batağa saplandığını söyleyen Rafsancani, “Afganistan'da can güvenliğinin günden güne azaldığını” kaydederek Irak'ta da durum aynı olduğunu, Irak'taki işgali sona erdirmek ve ülkedeki kaosa dur demek için ümmetin elinde büyük bir güç potansiyelinin olduğunu ve Irak halkına güvenmek gerektiğini ifade etti. Kral Abdullah ve diğer liderleri, diyalog konusundaki çabalarından dolayı da öven Rafsancani ayrıca Kral Abdullah ile özel olarak da bir araya geldi.

Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri Dr. Abdullah Bin Abdulmuhsin et-Türki ise konferansı tarihi bir fırsat olarak değerlendirerek “dünyanın her tarafından gelen Müslüman âlimler ve kanaat önderleri yeryüzünün en mukaddes noktası olan Mekke'de toplanmışlar” dedi.

Burada toplanan Müslümanlar diğer din mensuplarıyla diyalog kurarken ortak İslami bir yöntem belirleyecekler. Üç gün sürecek konferansa katılanlar diyalog ve sınırları, semavi dinlerle Hinduizm, Jainizm ve Budizm gibi din mensuplarıyla kurulacak diyaloğun tarafları gibi konuları ele alacak ayrıca sürekli İslam'a hakaret edildiği bir ortamda Hıristiyanlarla olan diyaloğun geleceği gibi konular tartışılacak.