2 Ağustos 2008 Cumartesi

@ Mason olarak kalsaydım TRT'de Müzik Dairesi'nin başında olurdum

Özdemir Erdoğan, kanseri atlattıktan sonra 'Şarkı Söylemek Lazım' yarışmasıyla tekrar gündeme geldi. Ama gerçekte çok yalnız. Masonluktan istifa ettikten sonra bilinçli olarak bir köşeye itildiğini ve izole edildiğini söyleyen Erdoğan, "İstifa ettikten sonra yaşadıklarımı bir ben bilirim, bir de Allah." diyor.

Türk sanat müziğinin usta yorumcusu Özdemir Erdoğan, bugüne kadar hem şarkıları hem de özel yaşamı ile gündemde oldu. 'İkinci Bahar' ve 'Aşkımız Şarkılarda Yaşasın', 'Türk Sanat Müziği' ve Türk halk müziği' gibi unutulmaz albümlere imza attı. Zeki Müren'le aralarında geçen polemiklerle anıldı. Mason locasına üye olduğunun ortaya çıkması da 'masonluktan istifa etmesi' de geniş yankı buldu. Açık sözlülüğü, cesur çıkışları ile tanınan usta sanatçı, kanser olduğunu öğrendiğinde doktorlara tek bir soru sorar: 'Bundan sonraki hayatımda şarkı söyleyebilecek miyim?' Uzun süre ortalıkta görünmeyen Erdoğan, 'Şarkı Söylemek Lazım' adlı yarışma programının jüri üyesi olarak karşımıza çıktı. Erdoğan, masonluktan istifa ettikten sonra uzun süre yalnız kalmış, çevresindeki insanlar selamı sabahı kesmiş. O da bütün vaktini müzik çalışmalarına ayırmış.

İşte Özdemir Erdoğan'la Zaman Gazetesi'nden Bünyamin Köseli'nin yaptığı röportajın ilgili bölümü:

‘Özdemir Erdoğan’ ismi bir dönem hep masonlukla birlikte anıldı. “Locadan ayrıldıktan sonra yaşadıklarımı bir ben bilirim bir de Allah bilir.” dediniz. Neler yaşadınız bu süreçte?

Ben açık konuşmayı çok seviyorum. Gençlik yıllarımda ‘Sanatçının arkasında iyi bir lobi olmazsa albümleri ilgi görmez, el üstünde tutulmaz’ diye düşünürdüm. Ve bu yüzden mason localarıyla ilişkim oldu, dernek toplantılarına katıldım ve o insanlarla aynı ortamı paylaştım. Sanat felsefem geliştikçe de gerçek sanatçının hiçbir yere bir mensubiyetinin olamayacağına kanaat getirdim ve locayla yollarımı ayırdım. Çünkü ben gerçek sanatçıysam sadece masonik düşüncelere sahip olamam. Yollarım ayrılınca da lobi desteğim bir anda kesildi. Yani kendi kolumu kestim bir anlamda... İnsanlar bana ‘Özdemir, bizle yollarını ayırmışsın biz de ona göre hareket edeceğiz.’ dediler. Beni bir köşeye ittiler ve izole ettiler. Bunun üzerine bir de Samanyolu Televizyonu’nda programlara katılınca düşmanlıklar iyice arttı. Hatta çok önemli bir gelişme oldu o dönemde. Üst düzey bir TRT yöneticisi “Özdemir Erdoğan sen ne yaptın? Locadan ayrılmasaydın seni TRT Müzik Dairesi’nin başına getirecektik. Ama artık çok geç.” dedi.

Eşimin Sabetayist olduğunu öğrenince büyük bir düş kırıklığına uğradım...

Eşimin ailesinin Sabetayist olduğunu, evliliğimizin 30. yılında öğrendim. İlişkilerimiz hiçbir zaman eskisi gibi olmadı tabii. Bende çok büyük bir düş kırıklığı oluşturdu. Hayatımdaki en büyük üzüntülerden bir tanesini yaşadım. Bu durum benim çok ağrıma gitti. Çünkü evlilik içerisinde bir kültürel çatışma ortamı oluşturuyor. Bu durum benden niçin gizlendi çok merak ediyorum. Sabetayizmde bir önyargı var, bir ön hedef, gizli bir yapı var. Böyle bir şey aile içerisinde kabul edilemez. Özellikle mütedeyyin insanlara karşı bir önyargı var.