24 Nisan 2009 Cuma

@ Araplar Osmanlı’ya düşman mı?

Gerçek Hayat dergisinden Adem Özköse'nin Londra’da yayın yapan Kudüs El Arabiya Gazetesi’nin yazarlarından olan Eymen Halid ile gerçekleştirdiği röportaj:

Londra'da yayın yapan Kudüs El Arabiya Gazetesi'nin yazarlarından olan Eymen Halid, tıpkı Lübnanlı Gazeteci Muhammed Nureddin gibi Türkiye'nin Arap Dünyası'ndaki gönüllü elçilerinden. Türklerle Arapların birleşmesi fikrinin ateşli savunucularından biri olan Halid, ayrıca Osmanlı'ya büyük önem veren Arap Gazetecilerin önde gelenleri arasında sayılıyor. Eymen Halid'den hem Arapların Osmanlı hakkında ne düşündüklerini; hem de Türkiye'nin dışardan nasıl görüldüğünü dinledik. Bize son derece keyif veren bu sohbeti ilginize sunuyoruz.

- Arapların bir kısmı, özellikle de Arap Milliyetçiler Osmanlı Yönetimi'ni işgalci bir yönetim olarak görüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Osmanlı Yönetimi hangi kavimden olursa olsun Müslümanların haklarını koruyan adil bir yönetimdi. Osmanlı Hilafeti yıkıldıktan sonra Araplar ve Müslümanlar bir daha huzur ve rahat yüzü görmedi. Bugün Osmanlı Hilafeti devam ediyor olsaydı Filistin ve Irak bu halde olur muydu? Osmanlı Hilafeti zulme uğrayanların sığınağıydı. Sadece Müslümanlar değil; kendi ülkelerinde zulüm gören Yahudi ve Hıristiyanlar bile Osmanlı Halifesi'ne sığınıyorlardı. Osmanlı kesinlikle işgalci değildir. İşgalci Yönetimler tıpkı Amerika ve İsrail gibi sadece yıkar ve öldürür. Osmanlı yıkmadı, öldürmedi; hep imar etti.

-Osmanlı Araplara ne verdi?

Bugün Arapların övündükleri bir çok tarihi çarşı, mescid, han ve saray Osmanlılar tarafından inşa edilmiştir. Osmanlı, Araplara şehir kurmayı, şehirli olmayı öğretti. Dedelerimiz Osmanlı Halifesini hep kendi halifeleri olarak gördüler ve halifeye itaat ettiler. Osmanlı Halifesi Müslümanların babasıydı. Hilafet yıkılınca Müslümanlar babalarını kaybettiler ve yetim kaldılar. Biz ilkokulda okurken tarih derslerinde Osmanlıdan işgalci olarak bahsedilirdi. Çünkü Arap Ülkelerinde ilkokullarda okutulan tarih kitaplarının bir çoğu İngiliz ve Fransız Tarihçiler tarafından kaleme alınmıştır. İlkokuldaki derslerimiz bitince camiye ders okumaya giderdik. Camideki hocamız ise Osmanlının asla işgalci olmadığını, Osmanlı Hilafetinin Müslümanları koruyan adil bir yönetim olduğunu söylerdi. Hocalarımız özellikle Sultan Muhammed Fatih ve Abdülhamid Han'dan övgüyle bahsederler ve Halifeye sevgi beslemenin İslam'ın şiarlarından olduğunu söylerlerdi.

-Türkiye'deki resmi tarih kitaplarında da Arapların Osmanlıyı arkadan vurduklarından bahsediliyor. Araplar bu suçlama hakkında ne diyorlar?
Osmanlı, Arap topraklarını 400 yıla yakın yönetti. Bu süre zarfında Araplar Osmanlı ile hep iyi geçindiler ve Osmanlı Halifesini kendi Halifeleri olarak gördüler. Araplarla Osmanlının arası İttihak ve Terakkicilerin yüzünden bozuldu. İttihak ve Terakkiciler İslam'dan uzaklaştılar ve Arapları aşağıladılar. Özellikle Cemal Paşa Arapları Osmanlıya düşman etmek için büyük çaba harcadı ve yüzlerce Arap yazar, şair ve âlimi astırdı. Bugün her Arap başkentinde Cemal Paşa'nın astırdığı Arapları temsil eden şehitlikler vardır. Geçenlerde bir kitapta Cemal Paşa'nın eşinin Mason olduğu yönünde bir bilgiye rastladım.

“ŞERİF HÜSEYİN ARAPLARI TEMSİL ETMİYOR”

- Arap Milliyetçiler Osmanlıyı sadece Cemal Paşa'dan ibaret olarak göstermeye çalışıyorlar.

Bu çaba kötü niyetli ve insafsız bir çaba. Cemal Paşa nasıl Osmanlıyı temsil etmiyorsa, Şerif Hüseyin de Arapları temsil etmiyor. Şerif Hüseyin Osmanlıya isyan ederek büyük bir hata yapmıştır. Fakat Türkler ve Araplar Cemal Paşa ve Şerif Hüseyin'e takılıp kalmamalılar. Şerif Hüseyin de daha sonraki yıllar yaptığı hatanın farkına vardı; fakat iş işten geçmişti.

-Arap Halklarının Türklere ve Osmanlıya olan ilgisi özellikle son dönemlerde bir hayli arttı. Hatta son aylarda Arap Dünyasında yoğun bir şekilde Türkiye ve Abdülhamid Han ile ilgili kitaplar yayınlanmaya başladı. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Arap Dünyasında alttan alta yeni bir Osmanlıcılık akımı oluşuyor. Bir çok Arap mütefekkir başta Filistin olmak üzere İslam Dünyasında yaşanan sorunların Osmanlı Hilafetinin tekrar dirilmesiyle çözüleceğini düşünüyor. Bu mütefekkirler; “Filistin, Osmanlı Hilafeti yıkılınca işgale uğradı; Arap Yöneticileri Filistin'i asla kurtaramayacaklar. Filistin ancak halifenin geri dönmesiyle kurtulur” fikrini savunuyor. Türkiye Halkının ve Başbakan Erdoğan'ın Gazze Saldırısı esnasında gösterdiği tavır bu düşüncenin daha da güçlenmesine neden oldu. Türkler Filistin meselesine sahip çıktıkları sürece Arapların Türklere olan sevgisi daha da artacak. Türk Hükümeti Batıya yönelmek yerine Arap Dünyasına yönelmelidir. Türkler Arapları arkalarına alırlarsa Batı'nın Türk Hükümetine olan saygısı daha da artacaktır. Türklerle Arapların ittifak kurmaları için şu an psikolojik ortam tamamen hazır.

-Nasıl yani?
Ortadoğu'da her hangi bir Arap'ın kapısını çalın ve Türk olduğunuzu söyleyin; büyük bir ilgi ve sevgi ile karşılaşacaksınız. Bu tarihi fırsatı Türkler çok iyi kullanmalılar ve Araplarla olan ilişkilerini geliştirmeliler.
Arapların Abdülhamid Han'a olan sevginin sebebi ise O'nun Filistin meselesinde göstermiş olduğu duyarlılıktır. Abdülhamid Han sadece bir Osmanlı Halifesi değil; zeki bir diplomat ve devlet adamı, Ümmeti Muhammed'in birliği için mücadele eden samimi bir İslam Komutanıdır.

“ERBAKAN İSLAMCILIĞIN BABASIDIR”

-Arapların gözüyle Türkiye'yi konuşmaya devam edeceğiz. Fakat bana okuyucularımız tarafından sıklıkla sorulan bir soruyu size yönelteceğim. Arap bir gazeteci olarak Necmeddin Erbakan Hoca ile Başbakan Erdoğan arasında ne tür farklar görüyorsunuz? Arapların bu iki lidere bakışları nasıldır?

Araplar Erbakan'ı da, Erdoğan'ı da çok seviyorlar. Erbakan, Araplara göre Türkiye'deki İslamcılığın babasıdır ve Türklerin İslam'a ve Arap Dünyası'na tekrar dönmesinde en büyük etki Erbakan'ın çabalarıdır. Fakat Erbakan Hoca tıpkı bazı Arap İslami Hareketler gibi yönetimi ele geçirme noktasında aceleci davrandı. Erdoğan ise adımlarını daha dikkatli atıyor. Arap Dünyası Erbakan Hoca'yı ve Başbakan Erdoğan'ı Türkiye'deki İslami Hareketin temsilcileri olarak görüyor. Türkiye'deki İslami Hareketin geçirdiği evreler ve yaşadığı tecrübeler bence çok önemlidir. Arap Dünyası'ndaki İslami Hareketler Türkiye'deki İslami Hareketin tecrübelerinden faydalanmalıdır.

-Bu konuyu biraz daha açalım. Tam olarak kastınız nedir?
Türkiye'deki İslami Hareketler geçmişte bir an önce yönetimi ele geçirme çabası içindeydiler. Devleti ele geçirip devletin imkânlarıyla halkı dönüştürmeyi düşünüyorlardı. Arap İslami Hareketler de dün olduğu gibi bugün de aynı hedef doğrultusunda çalışıyorlar; fakat bir türlü başarılı olamıyorlar. Türkiye'deki İslami Hareketler ise bu kısır döngüyü aştılar ve devleti ele geçirme yerine önce halka yönelme kararı aldılar. Fakirlere yardım ve halkın sıkıntılarını gidermek için bir çok yardım kuruluşu kuruldu. Türkiyeli İslamcılar bugün bu yardım kuruluşları aracılığıyla insanların gönüllerini kazanıyorlar. Arap Dünyası bu tür çalışmalar noktasında çok zayıf. İslami Hareketler halka yönelebilirlerse ancak başarılı olabilirler. Arap Dünyası'nda sivil toplumculuk ve yardım organizasyonları daha da gelişmeli. İslamcılar bu alanlar da güzel çalışmalar yapabilirlerse, uzun vadede bu çalışmaların sonuçlarını alabilirler.

“AVRUPA OSMANLIYI UNUTMAZ”

-Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkler Müslüman Kimliklerini korudukları sürece Avrupa Birliği'ne asla giremeyecekler. Avrupa Devletleri Osmanlıyı asla unutmazlar. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girdiğini varsayalım. Ne olacak? Türkiye Avrupa Birliği'nin etkisiz bir parçası olacak. Fakat Türkiye, Arap ve İslam Dünyası'na yönelirse Arap ve İslam Dünyası'nın lideri konumuna gelecek. Türkiye'nin dostu Amerika, İsrail, İngiltere değildir. Türkiye'nin dostu Araplar ve Ortadoğu Halklarıdır. Türk Hükümeti Batı yerine Doğuya yönelirse Türkiye ülke olarak büyük bir atılım gerçekleştirir ve İslam Dünyası'nın bir çok sorunu da çözüme kavuşur.

-Türkiyeli bazı yazar ve aktivistler Türkiye ile Suriye arasındaki sınırların kaldırılması gerektiğini ve böyle bir girişimin İslam Birliği'nin nüvesini oluşturacağını savunuyorlar. Arap Dünyası bu düşünceye nasıl bakıyor?

Biz bu düşünceyi bütün kalbimizle destekliyoruz. Bu düşünceyi gerçekleştirecek devlet adamları tarihe geçeceklerdir. Zaten Türkiye Halkı ile Suriye Halkının zihninde herhangi bir sınır yok. Suriye Halkı Türklere büyük önem veriyor ve Türkleri çok seviyor. Türk Dizilerinin Arap Dünyası'nda bu kadar büyük bir çapta ilgi görmesinin sebebi de Arapların Türkiye Halkına duyduğu sevgidir. Türkiye Milli Takımı Avrupa Kupası'na katıldığında Arapların hepsi Türkiye Milli Takımını destekliyorlar. Çünkü Türkler ve Araplar aynı dine ve kültüre sahip olan aynı toprakların çocuklarıdır. Suriye bana göre Mısırla birlikte Arap Dünyası'nın en önemli ülkesi. Ayrıca Suriye Yönetimi Türkiye ile olan ilişkilerini daha da geliştirmek ve Türkiye ile kardeş ülke olmak istiyor. Türkiye Suriye'nin kalbini kazanırsa bütün Arap Dünyası'nın kalbini kazanır. Çünkü Suriye Türkiye için Arap Dünyası'na açılan kapıdır. Türk Hükümeti bu kapıyı daha da aralamalı ve Suriye ile Türkiye arasındaki sınırlar bir an önce kalkmalıdır.

-Eymen Bey! Siz Türkiye'yi yakından takip eden birisiniz. Dışardan bakıldığında Türkiye'de yaşanan sorunların kaynağı kim olarak görülüyor?
Türkiye'de yaşanan sorunların temelinde İttihak ve Terakki geleneğini savunan Batıcılar var. Abdülhamid Han ile İttihak ve Terakki'nin savaşı bugün de sürüyor. Türk Halkı ve Hükümeti bugün Abdülhamid Han'ı temsil ederken, İslam'a, Türk Halkının kültür ve geleneklerine karşı gelenler İttihak ve Terakki'yi temsil ediyorlar. Türk Halkı ısrarla İslam Dünyası'na yaklaşmak isterken, İttihak ve Terakkici kanat Türkiye'yi İslam Dünyası'ndan koparmak istiyor. Umut ediyorum ki bu mücadeleyi Türkiye Halkı ve Hükümeti kazanır.