23 Temmuz 2009 Perşembe

@ Büyük resmi görmeyi deneyelim!

Yiğit Bulut'un bugünkü makalesini aşağıda okuyabilirsiniz:

Yazımın başlığı, "Büyük resmi görmeyi deneyelim" şeklindeydi ama "okunacakların ilk olduğuna" vurgu yapmak adına değiştirdim...

Konuya dün başladım, bugün kaldığım yerden devam edeceğim...

Okuduklarınız karşısında "çok şaşırabilir", hatta "Bu kadarı da fazla" diyebilirsiniz.

Sevgili dostlarım, ne deseniz, ne düşünseniz, bana ilk etapta tepki de verseniz; gördüğüm, hissettiğim "bazı şeyleri" sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda "Kuzey Irak, Türkiye'ye katılmak" istiyor algılamasının "odak" olduğu bir haber çıktı ve günlerce gazete köşelerinde, televizyonlarda "Olabilir mi" sorusuna cevap aradık. En önemlisi, hiç tartışmadığımız "detayları" tartıştık. Bazılarımızın "hoşuna bile gitti"! Genişleyen toprakları ile "yeni ve büyük Türkiye"!

Bu "haberi" siyasi otoritenin yürüttüğü ama net olarak ortaya koymadığı "açılımı" desteklemek "amacında" görenler oldu, tam tersi bunları "Açılımları engellemek için yapıyorlar" diyenler de çıktı. Sonuç değişmedi; ilk defa böyle bir "tez" tartışılır hale geldi. Bir not düşeyim; konu hakkında pazartesi günü, büyük bir gazetede bir dostumuz şöyle yazmış: "Kuzey Irak, Bağdat'a değil, Ankara'ya bakıyor!"

***

Sevgili dostlar, çok kısa bir süre içinde "Dışişleri Bakanımız Davutoğlu", Kuzey Irak'a gidecek ve oradaki "yetkililer" ile "eş kabine" toplantısı düzenleyecek. Burada bir not düşeyim; Kuzey Irak "artık" Türkiye'ye gerçekten daha yakın! Yabancılar ile iş yapan bazı işadamları, çok hızlı kararlar alarak Kuzey Irak'ta petrol çıkarmaya başladılar! Bugüne kadar "Oraya para yatırılır mı" diyenler, şimdi oraya para akıtıyorlar.

Şimdi "bakış açımızı" biraz değiştirelim ve "Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan" çizgisine bakalım...

Türkiye ile Ermenistan arasındaki "ilişkinin düzelmesi" hatırlarsanız, ABD Başkanı "seviyesinde" ele alınmış ve Obama'nın devreye girdiği bu denklem, AB'den de "destek" görmüştü. Bu yapılırken özellikle Azeriler ile aramızın açılmaması için yoğun çaba sarf edilmiş ve AB için önemli olan "Azeri gazı" tehlikeye atılmadan konu gündeme gelmişti. Burada bir not: Azeriler ile aramızda kullandığımız slogan basit: Tek millet, iki devlet!
Sevgili dostlar, yukarıda yazdıklarıma ilişkin sizler de "yüzlerce detay" bulabilirsiniz. Teferruatta boğulmadan "öze" gelelim ve "büyük resmi" çizmeye başlayalım.

Diyeceksiniz ki; "çok zor değil", zaten köşe yazarları ve siyasetçiler de gündeme getirdi; "Kuzey Irak'ın da içinde olduğu bir federasyon" fikrine kamuoyu alıştırılmak isteniyor olabilir. Konu bununla "sınırlıysa" haklısınız, yazdıklarımızda "yeni bir şey yok". Ama ben konunun "bu kadar basit" olduğunu düşünmüyorum. Resme biraz daha büyük bakın ve şöyle bir soruya cevap arayın: Avrupa sınırından başlayan ve Orta Asya'ya Azerbaycan ile giren, Hazar'a kıyısı olan ve Kuzey Irak ile iran'ın "bir bölümünü" de içine alan bir "yapı" tek elden yönetilseydi, "yeni dünya düzeni" için nasıl olurdu?

Daha açık yazayım: Türkiye, Azerbaycan, Kuzey Irak ve bölünen iran'ın bir bölümünü "kapsayan", dört tarafı denizlerle çevrili, Hazar'a çıkmış bir "konfederasyon"!

Bir detay daha var: AB "yeni Batı Roma ise", Doğuda "daha güçlü bir karşıt parçaya" ihtiyaç yok mu?

***

Sevgili dostlar, bü soru size "hayal" gelmesin. AB'den gelen, özellikle "Sarkozy ve Merkel'ih" sizin yeriniz "bulunduğunuz bölgede yeni bir birlik" açıklamalarının detayları, iran içinde yaratılan seçim sonrası karışıklık ile bölünme yolunda ilk kıvılcımların denenmesi, Kuzey Irak'ta "yaratılan hava" ve daha birçok detay; "acaba" sorusunu güçlendiriyor...

Daha açık yazayım; ilk duyduğumda benim de "hayal" dediğim ama özellikle dışarıdan içeriye yaşananları analiz edince; böyle bir "proje var mı" gerçekten noktasına takıldığım bir tez!

Sevgili dostlar, bu tezi ben "bulmadım" veya "aklıma geldiği" için yazmadım...

Çok güvendiğim ve özellikle Amerika'da askeri çevreler ve düşünce kuruluşları için "itibar sahibi" olarak nitelendirebileceğim akademisyen bir dostum ile "konuşurken" gündeme geldi. Onun havasından, bunların "gündeme geldiğini" ve birileri için "gayet doğal" bir yapı içinde konuşulduğunu anladım.

Sizden ricam, bu yazıyı okurken "bugünden yarını" düşünmeyin!

Sevgili dostlar, böyle bir yapıyı, birileri "bugün için değil" ama gelecek 20 yıl için "bazı yerlerde" konuşuyorlar. Sorguluyorlar. Yeni dünya düzenini kurarken "acaba" diyorlar. Onlar bunların üzerinde duruyorlarsa, Türk kamuoyunun da "bilmek hakkıdır" diye düşünüyorum...

Son soru: Bu "projeye" içeride kimler karşı çıkar? Kimleri "şimdiden bastırmak" gerekir!