29 Aralık 2008 Pazartesi

@ Ortadoğu'da gelişen olaylar ve Türkiye...

Muharrem Günay Sıddıkoğlu'nun, Ortadoğu Gazetesindeki makalesi:

Ortadoğu bölgesi de tıpkı Balkanlar gibi dünyanın en karmaşık ve en sorunlu bölgelerinden biridir. 20. yüzyılın başında bölgede zengin petrol yataklarının bulunması bölgenin ayrıca önemini artırmıştır. Bölgenin artan önemi ile birlikte, bölgede istikrarsızlık ta artmış ve Ortadoğu dünyada kan ve gözyaşının en çok aktığı bölgelerden biri haline gelmiştir.
Başta Mekke, Medine, Kudüs olmak üzere Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların kutsal saydıkları yerleri barındıran bu topraklar 1517 yılında Yavuz Sultan Selim'in fethi ile Osmanlı idaresine katılmış ve yaklaşık olarak 400 yıl süreyle Osmanlı idaresinde kalmıştır. Türk hakimiyeti ile birlikte bölgeye, huzur, barış, istikrar ve bolluk gelmiştir. Tıpkı Balkanlar'da olduğu gibi Ortadoğu'da da farklı ırk, din ve mezheplere bağlı insanlar adil Türk idaresi altında rahat ve huzur içinde yaşamışlardır.

Her üç dinin kutsal mekanı ve merkezi durumunda bulunan Kudüs, tarih boyunca en uzun istikrar ve barış dönemini Osmanlı idaresi altında yaşamıştır. Kudüs'te yaşayan Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar tüm mezhepleri ile birlikte 400 yıl boyunca kendi inançları doğrultusunda, hiç bir kimseden her hangi bir baskı görmeden dikledikleri gibi ibadetlerini yerine getirmişler; barış ve huzur içinde yaşamışlardır. Başta Avrupalıların Muhteşem Süleyman dedikleri Kanuni olmak üzere, bütün Türk sultanları Kudüs'e özel bir ilgi göstermişlerdir. Gösterilen bu yakın ilgi sayesinde hem halkın kültür durumu hem de gelir seviyesi bir hayli yükselmiştir. Bölgede köklü bir Türk-İslam medeniyeti vücuda getirilmiştir. Halen bölgedeki halk kendisini Türk kültürüne yakın hissetmekte ve adil Türk idaresini aramaktadır.

I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşından sonra imzalanan Lozan Barışı ile bölgeden kesin olarak Türklerin çekilmesi ve 1948 yılında İsrail devletinin kurulması ile birlikte Balkanlardaki sürece benzer bir süreç bu bölgede de başlamış ve bölge kan gölüne dönmüştür. Ortadoğu'daki zengin petrol yataklarının bulunması ile birlikte Ortadoğu'yu paylaşım yarışı iyice artmıştır. Özellikle de İngiltere ve Fransa'nın müdahaleleri Ortadoğu'yu bitmek bilmeyen bir istikrarsızlığın içine sürüklemiştir. Fransa ile İngiltere

arasında imzalanan gizli " Sykes-Picot " anlaşması Fransa ve İngiltere'nin gizli planlarını bütün açıklığı ile gözler önüne sermektedir.

1916'da İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi M.F. George Picot arasında imzalanan söz konusu anlaşma Osmanlı topraklarını İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırırken, Filistin için de uluslararası bir statü öngörüyordu.İşte bu ileride kurulacak olan İsrail Devleti için de ilk adımdı. Sykes-Picot anlaşmasının imzalandığı dönem, bölgede bir Yahudi Devleti kurulması için hummalı bir çabanın yürütüldüğü dönemdi aynı zamanda. 1890'ların başında aslen bir gazeteci olan Thedor Herzl'in önderliğinde kurulan " Siyonizm " hareketi, dünyaya yayılmış olan Yahudilerin tekrar Filistin'e dönmeleri ve bağımsız bir devlet kurmaları için çalışmalara başladı. Herzl, 21-31 Ağustos 1897'de Basle'de topladığı I. Siyonist Kongrede temel hedef ve yöntemleri tespit etti. Bu amaçla örgütler toplandı, fonlar oluşturuldu, günümüz deyimiyle son derece örgütlü bir " lobici "lik faaliyeti başladı.( Konu hakkında detaylı bilgi için Bkz.Yeni Masonik Düzen, Harun Yahya, Vural Yayıncılık, 3.B, Temmuz 2000)

Siyonistler işe topladıkları paralarla Araplardan toprak almakla başladılar. Bu yolla başarı şanslarını az gören Siyonistler Osmanlı'dan para karşılığında toprak almayı düşündüler. Bu amaçla Sultan Abdülhamit'in 19 Mayıs 1901 tarihinde huzuruna çıkan Thedor Herzl, Yaptığı görüşmede:

" Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu'nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin topraklarının onlara verilmesini " içeren bir teklifte bulundu. Ancak bu teklif Sultan tarafından " Vatanın bir karış toprağı bile satılık değildir. " tepkisiyle geri çevrildi.

1917'de ise İngiltere Dışişleri Bakanı James Balfour, Siyonistlerin önde gelen isimlerinden Edmond De Rothschild'e gönderdiği bir mektupta " Majestelerinin Hükümeti'nin Filistin'de bir Yahudi vatanı kurulmasını desteklediğini " ifade ediyordu. Böylece uluslararası arenada İsrail Devleti'nin yolu da açılmış oluyordu... Birinci Dünya savaşı sonrası 1918'de Osmanlı askerleri Filistin'den çekildi ve bölgeye İngiliz hakimiyeti girdi. Bu yeni hakimiyetle birlikte bölge yaklaşık bir asırdır süregelen bir çatışmanın da içine girmiş bulunuyordu. 1880 ile 1918 yılları arasında Filistin'de 24 bin olan Yahudi nüfusu 65 bine çıkıyor ve böylece hukuksuzca yurtlarından çıkarılan Araplarla Yahudiler arasında gerginlikler tırmanmaya başlıyordu. Bölgede düzenli olarak artan Yahudi nüfusu II. Dünya Savaşı'nda toplam nüfusun dörtte birine yükseldi. Araplar, İngilizler ve Yahudiler arasında yıllarca süren çatışmalar 1947 yılında Birleşmiş Milletler nezninde görüşülmeye başlandı ve konuyla ilgili kurulan özel komisyon Filistin'in Yahudi ve Araplar arasında ikiye bölünmesini önerdi. Ancak öneri Arap devletleri tarafından kabul edilmedi. Siyonistlerin 1948 yılında bağımsız devletlerini ilan etmeleriyle 50 yıldan fazladır süren savaşların temeli atılmış oldu. Irkçı ve işgalci bir ideoloji olan Siyonizm üzerine bina edilmiş olan İsrail, önce 1948'de, ardından da 1967'de Arap topraklarını işgal etti ve bu aşamada Filistin'in tamamını işgal etti.(C.Yalçın: 74) Böylece 3,5 milyon Filistinli kendi vatanlarında garip ve parya durumuna düştüler ve mülteci olarak yaşamlarını devam ettirmeye başladılar.

İsrail terörü bölgede halen devam etmektedir. Üstelik bu terörün ilgi alanı ve yapısı değişmiş durumdadır. Bu gün II Eylül olaylarını, terörü ve kimyasal silahları bahane ederek Irak'ı işgal eden ABD- İNGİLTERE koalisyonunun arkasındaki asıl ve entel güç İsrail ve Yahudi toplumudur. Bir diğer deyişle Siyonizm'dir. Bu günkü görüntüsüyle ABD ve İngiltere İsrail'in ve Siyonistlerin kontrolündedir. Hatta ABD ve İngiltere İsrail'in- Yahudilerin sömürgesi konumundadır.

Ayrıca bölgede, Yahudi kökenli Barzani ve Talabani liderliğindeki Kuzey Irak Kürtleri de Türkiye'ye karşı ABD, İngiltere ve İsrail'le ittifak halindedir. Bu ittifak halindeki şer ekseni bölgede Türkiye'yi etkisiz hale getirmek için var güçleriyle çaba sarf etmektedirler. Türkiye ise bütün bu olan bitenler karşısında milli çıkarlarımıza ters düşün teslimiyetçi bir politika izlemektedir. Her zaman Türkiye'nin müttefiki olduğunu iddia eden ABD'nin aslında Türkiye'nin müttefiki değil; bölgede rakibi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yahudilerin vaadedilmiş toprakları içerisinde Fırat ve Dicle'nin kollarını içine alan ülkemizin Güneydoğusu'nu ve Kıbrıs'ı da göstermeleri Türkiye'yi uyanık olmaya ve bölgesinde etkili bir devlet politikası uygulamaya mecbur etmektedir. Binlerce kilometrelik uzaklıktan gelip Irak'ı işgal eden ABD' karşısında Türkiye en az 900 yıl hüküm sürdüğü bu topraklar konusunda sessiz kalamaz.

Birileri gerçekte Siyonizm'in tetikçiliğini yapan ABD ve İngiltere'ye dur demek mecburiyetindedir. Çünkü Siyonizm'in hedeflediği yeni dünya düzeninde, " Bütün insanlar Yahudilerin ve birbirleri ile akrabalık ve ortaklık kurmuş 500 kadar şirket sahibinin kölesi durumuna düşecekler "dir. Zora ve güce dayalı bu haydut düzenine dur demenin öncülüğünü de mutlaka Türk milleti yapacaktır. Çünkü bu görev bize hem tarihin hem de Yüce Allah'ın yüklediği bir görevdir.

Osmanlı'yı kendi aralarında kurdukları bir ittifakla yok eden Batıl emperyalist devletler, Ortadoğu'da birbirlerinden sun'i sınırlarla ayrılmış devletçikler kurdular. Çünkü Yeni Dünya Düzeni denen Deccal'ın sistemi " Böl, parçala ve hükmet " politikası takip ediyordu. Bu politika halen Türkiye içinde uygulanmaktadır. Ortadoğu'da sun'i sınırlarla ayrılmış ve bugün ABD'nin İngiltere'nin, İsrail'in ve Haçlı Hıristiyanlık zihniyetinin insafına terkedilmiş bu insanlar ve devletçikler bir ülkü ve ideal uğrunda kendilerini birleştirecek ve bölgeye huzuru, istikrarı hakim kılacak bir gücü beklemektedirler. Daha doğrusu onlar dün kıymetini bilemedikleri ve İngilizlerle birleşip arkadan vurdukları Osmanlı'yı- Türkleri aramakta ve beklemektedirler. Bize düşün görev: " Mirasımıza sahip çıkmak ve bu davete icabet etmek" tir.

Aslında Orta Doğuda olan biten her şeyin İsrail'in " Beka Stratejisi " ( Yani baki kalmak, sonsuza değin yaşamak stratejisi) ile yakın bir alakası vardır. İsrail devleti hala daha bir " Hıttin Korkusu " ile yaşamaktadır. Hıttin, 1187 yılında büyük Türk komutanı Selahaddin-i Eyyübi'nin Haçlı ordusunu yendiği ve Kudüs'ün tekrar Müslümanların eline geçtiği zaferin adıdır. Haçlılar, bölgede Müslümanların kendi aralarında çekiştikleri, mücadele ettikleri, bölünüp parçalandıkları sürece varlıklarını sürdürebilmişlerdir. İsrail'in de bölgede varlığını sürdürebilmesi için, Müslümanlar arasında birlik ve bütünlük olmaması gerekir. Bölgede Müslümanlar dağınık ve hatta birbirleriyle ne kadar çatışma içerisinde olurlarsa İsrail o derecede rahat içerisinde olur ve hayatını devam ettirir. Bunun için bölgede Arap ve İslam dünyasının birleşmesi ve dayanışması engellenmelidir. Hatta bölgedeki İslam devletleri mümkün olduğu kadar küçük küçük parçalara devletçiklere bölünmelidir. Irak'ın bölünmesi ve bölgedeki " Kürt Devleti " senaryolarının da İsrail'in " Beka Stratejisi " ile direk olarak bir ilişkisi vardır. Bu senaryo içerisinde Türkiye'nin bölünmesi de vardır.

26 Aralık 2008 Cuma

@ Suriye'nin 'rol-model' i Türkiye!

Ceyda Karan'ın Radikal Gazetesindeki makalesinden bir bölümü aktarıyoruz:

Suriye’nin ‘gözü kulağı’ Türkiye’de. Siyasisinden müftüsüne, işadamından uluslarası stratejistlerine geniş bir yelpazedeki pek çok kişi, Türkiye’yi ‘rol model’ olarak algılıyor. Suriyeliler, Türkiye’yi ‘ağrısız doğumu kolaylaştıracak’ ülke olarak algılıyor. Değişimin hem daha hızlı ve daha az can yakıcı, hem de kimliklerini koruyacak biçimde olmasında Türkiye ile işbirliğinin önemini kavramışlar.

@ Obama ya tavsiye:''Türkiye'nin izinden git!''

Washington Post'un en önemli kalemlerinden David İgnatius, Obama'nın, Türkiye'nin Ortadoğu'da uyguladığı "domino teorisini" dikkatle incelemesi gerektiğini söyledi.

WASHINGTON
Türkiye'nin aktif bölge politikaları ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu'nun yaklaşımları, dünyada giderek artan bir ilgi uyandırıyor. Son olarak Washington Post'un tanınmış yazarı David İgnatius, köşe yazısında Obama ekibini, Türkiye'nin bölgeye ilişkin "domino teorisini" dikkatle incelemeye çağırdı.

DOMİNO TEORİSİ
İgnatius, Dolmabahçe'de Ahmet Davutoğlu ile yaptığı söyleşiyi değerlendirdiği "Türkiye'nin Domino Teorisi" başlıklı köşe yazısında "Türkiye'nin başlıca dış politika stratejisti" olarak tanıttığı Davutoğlu'nun, Ortadoğu'da önümüzdeki dönemde yapılacak kritik seçimlere dikkat çekerek bölgenin önündeki siyasi seçeneklerin "bir domino sırası"na benzettiğini kaydetti. Yazıda Davutoğlu'nun teorisi şu sözlerle açıklandı: Eğer domino taşlarını doğru yöne doğru sıralarsanız her yerde iyi şeyler olacaktır. Yanlış yöne sıralarsanız tam tersi.

OBAMA DİKKATLİ İNCELEMELİ

Davutoğlu'nun, bölgede İsrail ile Suriye arasındaki "başarılı aracılık" gibi girişimleri yönettiğine işaret eden İgnatius "domino teorisi, Obama'nın ekibince dikkatli bir biçimde incelenmeyi hak ediyor" yorumunu yaptı. WP yazarı, Davutoğlu, Türk diplomasisindeki "Doğu'ya kayan değişikliği"nin başında bulunduğu için söyleşinin Dolmabahçe Sarayı'ndaki "Osmanlı" dekorunda yapılmasının uygun olduğunu da kaydetti.

TÜRKİYE'NİN SEÇİM HASSASİYETİ

Sloganı "Sınırlarımızda sıfır sorun" olduğu belirtilen Davutoğlu'nun değerlendirmelerinin "ilginç" yönünün bölgede bir dizi seçimleri içermesini belirten İgnatius, bu çerçevede Davutoğlu'nun, "Dünya toplumunun, bu seçimlerin önemli olduğunu ve Obama Başkanlığını etkileyeceğini anlamasını istiyoruz" dediğini aktardı. İgnatius, Davutoğlu'nun, üzerinde durduğu seçimleri de, Filistin'deki başkanlık seçimi, İsrail'deki genel seçimler, Irak'taki yerel seçimler, Lübnan'daki parlamento seçimleri olarak sıraladı.

'Büyük Ortadoğu' projesi çöktü

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu'nun, geçtiğimiz günlerde Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan ve 'Bush'un Büyük Ortadoğu Projesi Çöktü' başlıklı söylesişi oldukça ses getirdi. Davutoğlu yazısında bölgesel sorunların çözümü için tüm oyuncuların sürecin bir parçası hissedeceği "kapsayıcı" bir yaklaşım gerektiğini vurguladı. Bu çerçevede "Şer Ekseni" yerine "İstikrar Ekseni" ilan edilmesini, konfederasyondan kaçınmasını isteyen Davutoğlu, İran'a yaptırım uygulanmasının, durumu daha da kötüleştireceği uyarısını da yaparken, Barack Obama'nın, çok taraflı yeni bir yaklaşım sözünü verdiğini kaydetti.

@ Avrupa Türkiye'ye muhtaç...

İngiltere’nin eski Başbakanı Thatcher’in, kurduğu düşünce kuruluşu Siyasi Etüdler Merkezi’nin analisti Tony Lodge dünya enerji kaynaklarının yüzde 73’ünün yakınında bulunan Türkiye’nin AB’ye alınması gerektiğini açıkladı

TÜRKİYE, AB’nin enerji ihtiyacının garantörü olarak görülüyor. İngiltere’nin eski Başbakanı Thatcher’ın kurduğu düşünce kuruluşu CPS’in yaptığı araştırmada, Avrupa’nın gelecekteki enerji arzını garanti etmek için Türkiye’nin AB’ye üye alınması gerektiği belirtildi. İngiltere’nin eski Başbakanı Margaret Thatcher’in, “serbest toplum ilkelerini ilerletmek” amacıyla 1970 yıllarında kurduğu, düşünce kuruluşu Center for Political Studies’den (Siyasi Etüdler Merkezi) Türkiye’nin AB’nin üyeliğine büyük destek geldi.

Rusya’ya karşı Türkiye

CPS uzmanlarından, tanınmış siyasi ve enerji analisti Tony Lodge, Rusya’nın, OPEC tipi bir gaz kartelini oluşturmak amacıyla geçen ay İran ve Katar’a katıldıktan sonra OPEC ile koordinasyon içerisinde petrol üretimini kısma kararını aldığına dikkat çekerek, “İngiltere ve Avrupa, Türkiyeínin AB’ye katılımına destek için hızla hareket etmeli” dedi.Tony Lodge, The Daily Telegraph Gazetesi’ne gönderdiği mektupta Rusya’nın, OPEC tipi bir gaz kartelini oluşturmak amacıyla geçen ay İran ve Katar’a katıldıktan sonra OPEC ile koordinasyon içerisinde petrol üretimini kısma kararını aldığına dikkat çekerek, “Bu yeni enerji bloku, İngiltere ve Avrupa’nın şimdi Türkiyeínin ABíye katılımına destek için hızla hareket etmesi gerektiriyor” uyarısını yaptı.

Atatürk’ün eseri

Türkiye’nin, dünyanın kanıtlanmış gaz rezervlerinin yüzde 71’i, petrol kaynaklarından yüzde 73’ünün yakınında bulunduğuna işaret eden Lodge, Türkiye’nin, AB için bir enerji kapısı olarak büyük bir potansiyeline sahip olduğunu vurgulayarak Türkiye’nin, Rus olmayan petrol ve gaz alanları, Kafkaslar ve Irak dahil, Ortadoğu’da geliştirilirken “enerji arzının güvenliği”ni artırabileceğini kaydetti.

Mektubunun son bölümünde Lodge, Türkiye’nin Avrupa ile İslam dünyası arasında köprü oluşturan laik bir devlet olduğunu vurgularken “Atatürk, eserinden gurur duyardı. Türkiye’nin hızlı ilerlemesini engelleyecek herhangi bir şey yapılmaması, hayati önem taşıyor” ifadesini de kullandı.

@ Papa:''Ekonomik kriz, dine dönüş için bir fırsattır.''


Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16. Benediktus, küresel ekonomik krizin Hıristiyanlığın en sade yaşam özüne dönmeyi sağlayabileceğini belirtti. Vatikan’da geleneksel çarşamba gününde Katolik hacılarına seslenen Papa, ‘Hazreti İsa’nın doğum günü Noel’de en sade kutlama yoluna yeniden girebiliriz’ dedi. Alman asıllı Benediktus ‘Hıristiyanlığın özünde bulunan samimiyet, sade hayat, kardeşlik, dayanışmaya yeniden dönüş için küresel ekonomik kriz vesile olabilir’ diye seslendi.

@ Avrupa'nın Asya'ya ve Türkiye'ye ihtiyacı var...

Kazım Güleçyüz'ün, geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir makalesinden alıntı:

... Materyalist felsefenin karanlıklı bakışıyla, medeniyetin fenalıklarını iyilik zannederek insanlığı sefahet ve dalâlete sevk eden “ikinci Avrupa” kaynaklı iç çürümeyi durdurup, manevî ve ahlâkî alanlarda yeni bir dirilişle kendisine gelebilmek için, Avrupa’nın Asya’ya çok ihtiyacı var. Tabiî, iki kıt'a arasında, her ikisine de ihtiyaçları olan kazanımları getirecek olumlu bir diyalog ve etkileşim sürecinde Türkiye kendisine has konumuyla çok özel bir misyon üstlenebilir.

@ Amerika, ''sıfır faiz'' e doğru!

ABD Merkez Bankası (Fed) yüzde 1 olan gösterge faiz oranını yüzde 0,25’e indirdi. Fed’in para politikası organı Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) bugün yaptığı toplantıda, yüzde 1 olan gösterge faiz oranını yüzde 0,75 puan indirerek yüzde 0,25 yaptı.

Fed, 30 Nisan’da yüzde 2’ye indirdiği gösterge faiz oranını, haziran, ağustos ve eylül aylarında yaptığı toplantılarda değiştirmemişti. Ancak Fed, küresel finansal krizin bütün dünyayı etkilemeye başlaması üzerine 28-29 Ekimde yapılacak olağan toplantısını beklemeden 8 Ekimde faiz oranını yarım puan indirerek yüzde 1,5’e çekmişti. Fed ile birlikte 8 Ekimde Avrupa Merkez Bankası (AMB), İngiltere Merkez Bankası, Kanada Merkez Bankası ve İsveç Merkez Bankası da (Riksbank) faiz oranlarını yarımşar puan indirmişti. Fed, 29 Ekimdeki olağan toplantısında da gösterge faiz oranını yüzde 1,5’ten yüzde 1’e çekmişti.

@ Ekonomiyi kurtarmak için ''Big Bang'' lazım...

Newsweek Dergisi, uygulanan kurtarma paketlerinin başarılı olmadığını belirterek ‘Dünyanın ‘big bang’ türü bir kurtarmaya ihtiyacı var’ dedi.

KÜRESEL krizin karşısında başta ABD’de olmak üzere, çeşitli ülkelerce oluşturulan ‘kurtarma paketleri’nin istenen sonuç vermediği belirtilerek bir ‘big bang kurtarması’ istendi. Newsweek dergisi, ‘felaketin eşiğindeyiz’ diyerek ‘cesursa’ hareket edilmesi gerektiğini savunurken, dünya ekonomisini canlandırmak için 2 trilyonu ABD’de olmak üzere, toplam 4 trilyon doların harcanmasını önerdi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş de önceki gün yaptığı konuşmada, dünyayı saran finans ve ekonomi krizinin, yakın zamanlardaki verilere göre yapılan tahminlerden bile kötü olduğunu, ancak güçlü teşvik paketleri ve uluslararası koordinasyon gibi önlemlerle çözümlenebileceğini söylemişti.

‘BÜYÜK PATLAMA’

EVRENİN yaratılışına ilişkin ‘big bang’ teorisine gönderme yapan dergi şöyle devam etti: ‘Gereken yanıt, şimdiye kadar gördüklerimizden büyük olan, hükümetlerin

bulaşıcı hastalığın bir adım gerisinde değil, karşısında yer almasını sağlayan, güveni yeniden tesis edebilecek kadar geniş ve etkin, big bang türü bir küresel kurtarmadır.’ Newsweek, bazı hesaplara göre, şimdiye kadar ABD’de kurtarma önlemlerinin, maliyetinin 8 trilyon doları bulacağına dikkat çekti. AB’nin de geçtiğimiz günlerde 260 milyar dolarlık pakete onay verdiğini anımsattı. Sadece ABD’de önümüzdeki iki yılda 1 trilyon doların harcanacağı canlandırma paketini isteyen dergi, 1 trilyon doların ABD’nin GSYİH’sının yüzde 7’sine eşit olduğunu belirtti. ANKA

4 trilyon dolara ihtiyaç var


ABD’NİN krizle mücadelede tek başına hareket edemeyeceğini belirten dergi, Avrupa, Japonya ile Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ekonomilerin de benzer çabaları göstermesi gereğine işaret ederken, küresel ekonomiyi canlandırma paketinin, şimdiye kadar yapılan harcamaya göre 7 kat artırılarak dünyanın GSYİH’sının yüzde 7’sini oluşturan 4 trilyon doları bulmasını istedi. Normal olmayan koşullarda dümenin başında hükümetlerin olması gerektiğini belirterek, ‘belirsizlik istikrarın ve büyümenin düşmanı’ diyen dergi, geleceğin büyük yeniliklerini finanse edecek kurumlara ihtiyacın bulunduğunu vurgularken ‘Taşlar yerine oturduğunda yeni bir küresel para otoritesi veya finansal düzenleyiciye ihtiyaç olur mu?’ sorusunu da sordu.

@ "Kafkas sorununu Türk-Rus işbirliği çözer"

Rusya'nın ünlü siyasi gazetesi İzvestia'da yayınlanan bir yorumda, Kafkaslarda Rusya'nın Türkiye ile işbirliği yapması durumunda tüm sorunların çözülebileceğine dikkat çekildi.

Oleg Tsıganov ve Şamil Mecidov imzası ile yayınlanan yazıda, Türkiye'nin NATO üyesi olmasına karşın son dönemde bağımsız dış politika geliştirmeye başladığına dikkat çekilerek, "Rusya ve Türkiye yakınlaşıyor. Bu sıradan bir gelişme değil. Eski fırtınalı geçmişe rağmen iki ülke arasında sorun yok. Hatta Rusya'nın en yakın ortakları ile yaşadığı sorunlar bile iki ülke arasında görülmüyor. Türkiye Rusya ile ilişkileri NATO üyesi olmasına karşın geliştiriyor." denildi.

Ankara'nın ABD'nin küçük kardeşi muamelesi görmekten bıktığı belirtilen haberde, ilginç tespitlerde bulunuldu: "Türkiye daha özgür dış politika geliştirmeye başladı. Moskova Ankara'daki gelişmeleri yakından izliyor. Rusya ve Türkiye ile iyi ilişkileri olan Azerbaycan da bu diyalogdan kazançlı çıkacak. Rekabetin olmadığı yeni açılım Rusya için önemli fırsatlara gebe."

İzvestia'da yayınlanan yorumda, Rus-Azeri ilişkilerinin geliştiği, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in babası Haydar Aliyev gibi usta bir diplomasi sergilediğini, Gürcü lideri Mihail Saakaşvili ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko gibi Moskova ile riskli oyuna girmediği değerlendirmesi de yer aldı.

Haberde, "Türkiye Bakü'nün en iyi müttefiki. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki görüşmelerde bu işbirliği büyük katkı sağlar. On yıllar boyunca süren düşman ilişkilerden sonra artık Türkiye ve Ermenistan arasında buzların erimeye başlaması dikkate alınmalı. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan'a yaptığı ziyaretin ardından 2009 yılında Ermenistan'dan Türkiye'ye elektrik enerjisi sevkıyatı yapılması kararlaştırıldı. Burada önemli olan anlaşmanın olmasıdır. İlk gerçek ilişki köprüsü kurulmuş oldu. Buna Azerbaycan nasıl bakıyor? Çok sakin. Çünkü bu adım yeni girişim ve yeni gelişmeler için fırsatlar ortaya çıkarıyor. Zira bu da Azerbaycan'ın fırsatlarını kesinlikle daraltmıyor. Bu oyunda Bakü'nün kazançlı çıkma şansı çok büyük." denildi.

25 Aralık 2008 Perşembe

@ Tony Blair: ''Hergün Kuran okuyorum!''

İngiltere eski Başbakanı Tony Blair Alman Die Zeit dergisine yaptığı açıklamada, “Hz. Muhammed çok uygar bir liderdi. Her gün Kur’an okuyorum” dedi.

İngiltere’nin eski Başbakanı Tony Blair, Alman Die Zeit dergisinden Jan Ross und Patrick Schwarz’a verdiği bir röportajda, “Düzenli olarak Kur’an okuyorum, aslında her gün okuyorum.” dedi. 55 yaşındaki politikacı, Hz. Muhammed ile ilgili olarak da “O çok uygar bir liderdi” dedi.

Geçen yıl görevini Gordon Brown’a bıraktıktan sonra AB, BM, ABD ve Rusya Dörtlü’sünün özel Ortadoğu temsilcisi olan Blair, bölgede din faktörünün çok önemli olduğunu söyleyerek, “Öncelikle insanların inançlarını anlamak gerekiyor. Farklı dinlerle uzlaşma ancak bu sayede olur” dedi.

Blair, “İslam dinine geçmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna da “Hayır hayır, lütfen bu konuya girmeyelim” diye cevap verdi.

Blair, muhabirin Irak ve Afganistan operasyonlarında Müslümanların baskı gördüğünü söylemesine üzerine Blair, “Kim baskı görüyor. Biz bu ülkeleri, iki büyük diktatörün elinden kurtardık” dedi.

İngiliz politikacı, başbakanlığı bıraktıktan sonra Katolikliğe geçtiğini açıklamıştı. Bu seçimin sadece karısı ve çocuklarının Katolik olması ile ilgili bir karar olduğunu, tabii manevi bir tarafı da olduğunu söylüyor.

Blair başbakanlığı döneminde inancı hakkında konuşmayı pek tercih etmeyen bir liderdi. Bu konuda büyük konuşmaktan kaçınmasının sebebini ise, “Medyanın demeçlerimi her zaman çarpıtıyor olması” olarak açıklıyor.

“İnanç her şeydir. Size güç verir.” diyen 55 yaşındaki politikacı, “Başka şeyler de var tabii bunu sağlayan, ama inanç değerlere sadık kalma gücü verir.” diye konuştu.

Blair 2008 baharında, dünyanın büyük dinlerini bir araya getirmeyi amaçlayan bir vakıf kurdu.

24 Aralık 2008 Çarşamba

@ Çin İslam’ı ticaretle tanıyor...

İslam, Çin’in uluslararası ticaret merkezi Kanton’a (Guangzhou) bin yıl önce girdiği yerden yabancı tacirlerle güçlü bir dönüş yaptı. Şantung’tan (Shandong) gelen Müslüman Jin Lei, China Daily’e 23 Kasım’da yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İslami anlayışım çok daha genişledi ve derinleşti. Farklı ülkelerden Müslümanlarla görüştükçe, İslam’ın camiyle sınırlı olmadığını ve bir hayat biçimi olduğunu öğrendim”.

Kanton’da dört cami bulunuyor. Bunlardan en ünlüsü sahabelerden Saad ibni Ebi Vakkas tarafından yapıldığına inanılan Fener (Huaisheng) Cami’si. Şehirde aynı zamanda ibni Ebi Vakkas’a ait olduğuna inanılan bir türbede yer alıyor.

İslam 20’nci yüzyılda Kanton’da düşüşe geçti ve 2000 ulusal sayımına göre şehirdeki Müslüman sayısı sadece 9 bin 838’di. Bu durum artık değişti.

Kanton İslam Birliği, şehirde yaşayan sayısının 50 bin ila 60 bin arasında olduğunu belirtiyor.

Birliğin başkanı Wang Wenjie, şehrin dört camisinde Cuma namazı için 10 bin kişinin toplandığını söylüyor.

Camilerin almaması nedeniyle Müslümanlar, kaldırımlarda ibadet etmek zorunda kalıyor.

Kanton’un Müslümanların çoğunluk yaşadığı bölgelerinde birçok helal restoran bulunuyor. Buralarda, Arap, Çin, Afrika ve Tayland mutfağında yemekler satılıyor.

Tacirler geri döndü

Şimdilerde Kanton’da İslam’ın dirilişinin de nedeni bundan bin yıl öncesinde olduğu gibi yine tacirler.

Shanxi Üniversitesi’nde Etnoloji ve Dini Araştırmala’dan Ma Qiang konuyla ilgili şunları söyledi: “Kanton’daki günümüz Müslüman toplumun sosyal durumu Tang Hanlığı dönemine çok benziyor.” Kanton Müslümanlarıyla ilgili doktora tezi yazan Ma, “Her iki topluluk da Çin’in dünyaya açıldığı ve büyüyen bir ekonomisi olduğu zaman bir araya geldi” diye ekledi.

Uluslararası bir ticaret merkezi Kanton, Orta Asya, Afrika, Güney Asya ve Güneydoğu Asya’dan Müslüman tacirlerin uğrak noktası haline geldi.

39 yaşındaki Yemenli iş adamı Muhammed Ali Algervi, China Daily’e, “Çin’e ilk 1999’da geldim. Görür görmez vuruldum ve o zamandan beri de neredeyse burada yaşıyorum” diye konuştu.

Algervi, Kanton’da bir şirket kurarak, Arap ülkelerine mobil aksesuarlar, seramik, lastik ve araba parçaları ihraç ediyor.38 yaşındaki Yemenli Abdülbaki el-Atvani de Çin’e 15 yıl önce öğrenci olarak gelmiş. 1999’da Kanton’a taşınan Atvani, Çin ve Arap ülkeleri arasında ticaret yapıyor.

Kanton’da birçok dükkanda, Müslüman tacirler için toptan ürünler satılıyor. Bunlar arasında, elektronik Kur’anlar, Afrika ve Arap giysileri gibi ürünler bulunuyor.

Kanton’daki Uluslararası Ticaret Merkezleri’nde dükkanı olan Fang Qinghao şöyle anlatıyor: “Eğer yabancı Müslümanlar olmasaydı, çoğumuz işsiz olacaktık. Namaz zamanı geldiğinde bazen dükkanımda ibadet ediyorlar. Onlara üzerinde namaz kılabilecekleri bir karton veriyorum. Anlıyorum ki bir dinleri var fakat bunu konuşmuyoruz. Sadece iş yapıyoruz”.

@ Kanadalı Müslümanların İslam’la uyanışı...

Kanadalı Müslümanlar, tüm dünyadan önemli Müslüman konuşmacıların koştuğu ve “İslam ruhunu canlandırmak” toplantısı için hazırlanıyor.

Toplantının basın sözcüsü Nadir Şirazi, TIMETURK’e “Her sene ortalama 15 bin kişinin katılımıyla toplantı birçok kesimi kendisine çekiyor” dedi. Kuzey Amerika’dan binlerce kişi 26 Aralık Cuma günü Toronto’ya, 3 günlük konferans için akın edecek.

Aktif Kanadalı genç Müslümanların organize ettiği ve ülkedeki en büyük Müslüman toplantısı olarak kabul edilen etkinlik, Kuzey Amerika İslam Topluluğu (ISNA) toplantısını anımsatıyor.

Bu sene yedincisi yapılan etkinliğin teması “Allah’ın Peygamberi’nin Çağrısına Cevap Vermek- Batı’daki Müslümanları için Nebevi Önceliklerin Tesisi” olarak belirlendi.

Etkinlikte ayrıca Kuzey Amerika’nın her köşesinde gelen firmaların ürünlerini ve hizmetlerini tanıtabileceği büyük bir fuar alanı da yer alacak.

Konferansın sonunda, ünlü Pakistanlı sanatçı Cüneyt Cemşid ve İngiliz şarkıcı Mesut Kurtis’de ilahi konserleri verecek. Organizatörler, etkinliğin bu sene Kanada’da yılbaşı tatiline rastlaması nedeniyle daha büyük bir geri dönüş bekliyor.

İlk düzenlendiği 2003 yılından itibaren etkinlik Kuzey Amerika’dan en yüksek profilli konferanslardan biri haline geldi. İlk yıl 3 bin 500 kişilik katılımcı sayısıyla etkinlik, 2007’de 15 bine ulaşarak Kanada’daki en büyük Müslüman konferans haline dönüştü.

Küresel vatandaşlar

Tüm dünyanın çeşitli köşelerinden gelen Müslüman alimler etkinlikte katılımcılara seslenme fırsatı bulacak. Bunlar arasında Amerikalı Hamza Yusuf, İsveçli Tarık Ramazan, Kanadalı Cemal Bedavi, Kuveytli Tarık Süveydan ve Amerikalı Yahya Rodos gibi isimler yer alıyor. Batılı Müslüman alimler arasında en tanınanlarından biri olan Ramazan, konferansta “Radikal Reform-İslam Etiği ve Liberasyon” adlı yeni kitabını tanıtacak.

Etkinlikteki Mısır’ın karizmatik sunucusu ve TV vaizi Amr Halit de yer alacak. Etkinliğin kurucusu ve direktörü Fuzan Han, TIMETURK’e şunları aktardı: “Dünyanın en farklı şehri Toronto’ya böylesi zengin konuşmacılar getirerek, diğerleriyle beraber yaşamak için köprüler kurmak ve Kanada’ya faydalı olmak istiyoruz”.

Geçen yıllarla birlikte etkinlik Müslüman ve Gayrimüslim ziyaretçiler çekmeye başladı. Bunlar arasında ünlü gazeteci Robert Fisk, Amerikalı Haham ve siyasi aktivist Michael Lerner ve Pakistanlı politikacı ve kriket efsanesi Imran Han gibi isimler bulunuyor.

Organizatörler, seçkin konuşmacıların çeşitliliğinin Kanada’nın 32,9 milyon nüfusunun yüzde 1,9’unu oluşturan Müslümanların gerçek betimini yansıttığına inanıyor. Han, “Kanada’daki Müslümanlar, küresel vatandaşlardır ve tüm dünya üzerindeki insanlığa herkesten çok bağlıdırlar” diye konuştu.

Yakın zamanda yapılan bir araştırmada Müslümanların ezici çoğunluğu Kanadalı olmaktan gurur duyduğunu ve genel nüfusa oranla çok daha iyi eğitimli oldukları ortaya kondu.

@ Rusya'da Islam...

Toplam 140 milyonluk Rusya Federasyonu’nda yaklaşık 20 milyon Müslüman yaşıyor. (Nüfusun yüzde 15’ini oluşturuyorlar). Avrupa’daki Müslüman azınlıkların aksine Rus Müslümanlar yabancı göçmenler statüsünde değil. Bilakis yaşadıkları ülkenin birer vatandaşları olarak kabul ediliyorlar.

Müslümanlar Rus toplumunun önemli parçalarından. Örneğin, 2008 Pekin Olimpiyatları’nda Rus atletlerin kazandığı 23 madalyanın 10’u Müslüman atletlerin başarılarının ürünü.

Rus Müslümanlarının ekserisi Volga-Ural bölgesi ve Kuzey Kafkasya’da yaşıyor. Moskova ve Saint Petersburg gibi Rusya’nın diğer yerlerinde de azımsanmayacak bir Müslüman nüfus bulunuyor.

Rusya Federasyonu’nda Müslümanların hakim olarak yaşadığı yedi cumhuriyet: Volga-Ural bölgesindeki Başkırdistan ve Tataristan ve Kuzey Kafkasya’daki Çeçenya, İnguşya, Dağıstan, Karaçay-Çerkezya ve Kabardey-Balkarya.

Rusya’daki İslam’ın Kökleri

İslam Rusya’ya 7’nci yüzyıl ortalarında Dağıstan’dan girdi ve oradan Kuzey Kafkasya’ya yayıldı. Hicri 21’nci yılda (641 MS), Abdürrahman İbni Rabiye komutasındaki Müslüman ordusu İran’ı ve Kudüs’ü ele geçirerek Güney Kafkasya’ya ulaştı. Hicri 119’da (737 MS) Emeviler güçlü Hazar İmparatorluğu’na karşı zafer elde etmeyi başardı.

Neticesinde, daha önceleri Hazar İmparatorluğu’na bağlı Kuzey Kafkasya, Emevi İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldi. Müslümanlar bölgeyi önemli bir yönetim merkezine dönüştürürken Kafkas kabilelerini de İslam’la tanıştırdı.

Müslüman dünyayla olan ticari ve ekonomik ilişkiler sonucunda Volga havzasında İslam sürekli büyüdü. Moğolların MS 1236’daki istilasına kadar Orta Volga bölgesinde yer alan Bulgar Krallığı, İslam’ı resmi din olarak kabul ediyordu. (MS 922, Hicri 304)

Merkezden başlayarak İslam Rusya’nın Sibirya başta olmak üzere Rusya’nın kuzeyine ve doğusuna doğru genişledi.

İslam’ın Rusya’ya girişinin ikinci dalgası, Moğolların kuzey krallığı olarak MS 1242’de kurulan Altın Ordu döneminde oldu.

Gerçekte, bölgede kalan az sayıdaki Moğol’un yerel toplum dokusunda ciddi bir etkisi olmadı ve kültür, din ve sosyal hayat aynı şekilde kaldı.

15’nci yüzyılın başlamasıyla dev Altın Ordu İmparatorluğu içinden bağımsız İslam Hanlıkları [1] ortaya çıkmaya başladı. Bu hanlıklar, Moskova ve Kiev arasında kalan ve Rusların prenslikler olarak yaşadığı alan hariç günümüz Rusya’sının neredeyse tüm bölgelerini hakimiyeti altına aldı.

İslam Hanlıkları 16’ncı yüzyılda Rus İmparatorluğu tarafından ortadan kaldırılıncaya kadar, İslam modern Rusya’nın ekseriyetinde hakim oldu.

Volga Nehri’nin Çarlık Rusya’sı için önemi nedeniyle, Volga-Ural bölgesi yeni kurulan Rus İmparatorluğu’nun eline geçen ilk bölge oldu. 15 Ekim 1552’de, daha önce bölgedeki en güçlü devlet olan Kazan Hanlığı’nın fethinin ardından, Ruslara Volga bölgesi ve Hazar Denizi’nin işgal yolları ardına kadar açıldı.

1859’da Dağıstan Müslümanları (Çeçenye ve İnguşetya Dağıstan’ı oluşturuyordu), ülkelerini Çarlık Rusya’sına İmam Şamil (1797-1871) komutasındaki 34 yıllık direnişin ardından kaybetti.

Bağımsızlık: Umut ve Gerçeklik

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması, Rus kontrolünde yaşayan Müslümanların kendi geleceklerini tayin umutlarını artırdı.

Eski Sovyetler Birliği’nin Baltık, Orta Asya ve Kafkasya’daki cumhuriyetleri bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, birçok özerk cumhuriyet onları izledi.

Ekim 1991’de Çeçenya, Cehar Dudayev’in (1944-1996) referandumla Çeçen Cumhuriyeti’nin başkanı olarak seçilmesinden sonra bağımsızlığını ilan etti. Rus birlikleri ülkeyi terk etti ve arkasından gelen üç yıl için ülke bağımsızlığını kazandı [3].

1998’de Tataristan Cumhuriyeti’nde Rusya’dan ayrılma ilgili yapılan referandumda Tatarların yüzde 62’si bağımsızlık yönünde oy kullandı.

Daha sonra Tataristan’ın başkenti Kazan’da Rus Federasyonu’nun ilk başkanı Boris Yeltsin (1931-2007) Rusya’nın farklı bölgelerine seslendiği o ünlü konuşmasını yaptı: “Yutabileceğiniz kadar özerklik alın”.

Ancak gerçekte, Volga ve Kuzey Kafkasya bölgesindeki bağımsızlık hareketi, 7 bin 500 Rus Ordu mensubu, 4 bin Çeçen savaşçı ve 35 bin sivil olmak üzere en az 46 bin 500 (Bazı kaynaklarda bu rakam 80 bin ila 100 bin arasında [4]) insanın hayatını kaybettiği İlk Çeçen Savaşı’yla (1994-1996) son buldu.

Uluslararası toplum Tataristan’ın da bağımsızlığını tanımadı. 15 Şubat 1994’te Rusya Federasyonu ile Tataristan arasında yapılan anlaşmayla ülkenin bağımsızlık hayali yok oldu.

İttifak Partisi gibi Tatar özgürlük hareketi liderleri, Tataristan hükümetini, ülkenin bağımsızlığını ucuza satmakla suçladı. Ve ulusal bağımsızlık hareketinin muhalefetine rağmen, Tataristan’ın bağımsızlığıyla ilgili maddeler Anayasa’dan çıkarıldı.

Dolayısıyla, 30 Kasım 1992’de cumhuriyet parlamentosu tarafından kabul edilen Anayasa’nın kendisi bile 1994-2005 arasında 15 kez değiştirildi.

Sonuç itibariyle ister yasal ister askeri yollarla olsun, Rusya, Sovyet Birliği döneminde hüküm süren federe sistemini yeniden kurmayı başardı. Günümüzde Rusya Federasyonu, 83 organdan oluşuyor: 21 cumhuriyet, 46 oblast (eyalet), 9 krais (bölge), 1 özerk oblast (Yahudi Özerk Bölgesi), 4 özerk okrug (sancak) ve 2 federal şehir.

Cumhuriyetler genelde Rus olmayan etnik bölgeleri temsil ediyor. Diğer unsurlardan farklı olarak cumhuriyetler nominal olarak özerk ve her cumhuriyetin kendi anayasası, başkanı ve meclisi bulunuyor. Her cumhuriyet belli bir etnik azınlık için vatan oluşturuyor.

Volga-Ural Havzası’ndaki Müslüman Cumhuriyetler

Volga-Ural bölgesinde Müslümanların ekserisi, Tataristan ve Başkırdıstan’ta yaşıyor.

Tataristan Cumhuriyeti, Doğu Avrupa Düzlüğü’nün merkezinde yer alıyor ve Moskova’dan uzaklığı yaklaşık 800 km. Volga ve Kama nehirleri arasında bulunan ülke doğuda Ural Dağları’na kadar uzanıyor. Başkentiyse Kazan.

Tüm Rusya Nüfus Birliği’nin 2002 kayıtlarına göre Tataristan’ın toplam nüfusu 3 milyon 770 bin. Etnik Tatarlar nüfusun yüzde 52,9’una oluştururken Rusların yüzdesiyse yüzde 39,5.

Komşu Başkırdistan Cumhuriyeti, Volga Nehri ve Ural Dağları arasında kalıyor ve başkenti Ufa. Toplam nüfus ise 4 milyon 104 bin.

2002 sayımına göre, Başkırdistan’ın “ulusal mozaiği” şöyle: yüzde 36,32 Rus, yüzde 29,76 Başkır, yüzde 24,14 Tatar, yüzde 2,80 Çuvaş, yüzde 2,58 Mari (Çirmeş), yüzde 1,35 Ukraynalı, yüzde 0,63 Mordovyalı, yüzde 0.55 Udmurt, yüzde 0.42 Beyaz Rus (Belarus), yüzde 0.21 Ermeni, yüzde 0.20 Alman, yüzde 0.13 Özbek, yüzde 0.12 Azeri, yüzde 0.10 Kazak, yüzde 0.07 Tacik, yüzde 0.06 Yahudi ve sayıları 2 binden az farklı gruplar.

Bu demografiden anlaşılacağı üzere iki cumhuriyetin de ekseri nüfusunu Tatarlar ve Başkırlar oluşturuyor. Türk soyundan gelen bu iki halk etnik olarak Müslüman. Modern Tatarlar, MS 922’de İslam’ı resmi din olarak seçen Volga Bulgarlarının doğrudan akrabaları.

Ural Dağları’nda yaşayan Başkır kabilelerine de İslam’ı getiren Bulgarlar oldu. Örneğin, Müslüman coğrafyacı Yakut el-Hamavi, Şam’da bir Başkır Müslüman gördüğünü yazar. Bu kişi el-Hamavi’ye Bulgar Krallığı’nda 7 Müslüman’ın geldiğini ve Başkırlar arasında İslam’ı yaydığını söyler. [5]

Kuzey Kafkasya’nın Müslüman Cumhuriyetleri

Bölgede hakim beş Müslüman Cumhuriyet bulunur. Bunlar Çeçenya, Dağıstan, İnguşya, Karaçay-Çerkezya ve Kabardey-Balkarya.

Volga bölgesindeki Müslüman cumhuriyetlerden farklı olarak, Kuzey Kafkasya’daki etnik Rusların sayısı oldukça azdır. İkinci Dünya Savaşı esnasında, Sovyetler Birliği, Alman ordusuna yardım ettikleri gerekçesiyle Kuzey Kafkasya halkını sürgün etti.

Her ne kadar 1944’te Müslüman Çeçen, İnguş, Balkar ve Karaçay’lar Kazakistan steplerine sürülseler de, bölgenin sosyal ve demografik dokusu büyük bir değişime uğramadı.

Günümüzde Müslüman nüfus Çeçenya, Dağıstan ve İnguşya’da ezici çoğunluğu oluşturuyor.

2002 sayımına göre, Çeçenya Cumhuriyeti’nin nüfusu yaklaşık 1,1 milyon.

1 milyon 31 bin 647 Çeçen nüfusun yüzde 93,5’ini oluşturuyor. Diğer gruplar: Ruslar (40 bin 645, yüzde 3,7), Kumıklar (8 bin 883, yüzde 0.8 ve Müslüman Türk), İnguşklar (2 bin 914, yüzde 0.3) ve toplam nüfusun yüzde 0.5’ini oluşturan diğer küçük gruplar.

Komşu İnguşetya, yerel İnguş/Vaynah kabilelerin ana vatanı. Vaynahlar, günümüz Çeçen ve İnguşlarının atalarının da konuştuğu Nah dilini konuşurlar. İnguşetya, Rusya’nın en küçük cumhuriyetidir. Nüfusu 467 bindir.

2002 Rus sayımına göre, etnik İnguşlar cumhuriyetin yüzde 77,3’ünü oluşturuyor. Diğer gruplar, yüzde 20,4’le Çeçenler ve yüzde 1,2 ile Ruslar.

Kuzey Kafkasya’da en geniş bölgeye ve nüfusa sahip cumhuriyeti Dağıstan. Nüfusu 2 milyon 577 bin. Dağıstan’da 10 Müslüman etnikle beraber farklı gruplar bulunuyor.

2002 sayımına göre, Dağıstan nüfusunun yüzde 75’ini Avarlar, Darginler ve Lezgiler’den meydana geliyor. Kumıklar, Nogaylar ve Azeriler gibi Türk soyları yüzde 20’yi oluştururken Rusların oranı sadece yüzde 5. Diğer etnik gruplar, toplam nüfusun yüzde 0,5’inden az bir orana sahip. Bu kadar farklı etnik dokuya rağmen Müslümanların oranı yüzde 90,4.

Kabardey-Balkarya’nın nüfusu yaklaşık 901 bin. İki etnik bölgeden meydana geliyor: İlki Kabardeyce (Kuzey Batı Kafkas dili, ekserisi Sünni Müslüman) konuşanlar ve diğeri de Balkarlar. (Türkçe konuşan ve çoğunluğu Sünni Müslüman)

2002 sayımına göre, Kabardeyler cumhuriyetin yüzde 55,3’ünü, Ruslar yüzde 25,1’ini ve Balkarlar yüzde 11,6’sını oluşturuyor.

Diğer gruplarsa şöyle: Osetyalılar (9 bin 845, yüzde 1,1), Türkler (8 bin 770, yüzde 1), Ukraynalılar (2 bin 592, yüzde 0,8), Ermeniler (5 bin 342, yüzde 0,6), Koreliler (4 bin 722, yüzde 0,5), Çeçenler (4 bin 241, yüzde 0,5) ve yüzde 0,5’in altında diğer küçük gruplar.

Komşu Karaçay-Çerkezya’da toplam nüfus yaklaşık 439 bin. Karaçaylar ve Çerkezler olarak ülkede iki ana etnik Müslüman grup yaşıyor.2002 sayımına göre Karaçaylar cumhuriyetin yüzde 38,5’ini, Ruslar yüzde 33,6’sını ve Çerkezler yüzde 11,3’ünü oluşturuyor.

Diğer gruplar: yüzde 7,4 Abhazlar, yüzde 3,4 Nogaylar, yüzde 0,8 Osetyalılar, yüzde 0,8 Ukraynalılar, yüzde 0,7 Ermeniler ve yüzde 0,5 Tatarlar.



Kaynaklar

* Almira Ahmedov, eski Sovyetler Birliği’ndeki Müslümanların durumu gibi genel ilgi alanları ve gündem konularında çalışmalar yapan serbest gazeteci.

[1] Hanlık, Han adı verilen siyasi ve askeri liderin yönettiği bağımsız Türk devletlerine verilen ad.

[2] Rusya’nın Kafkaslar bölgesinde Müslümanlar, Rus varlığını anavatanlarının işgali olarak görmeyi sürdürüyorlar.

[3], [4] Tony Wood’un Yeni Sol Dergisi “Çeçenya Olayı” adlı makalesi.

[5] Şihabettin Mercani. Mustafad al'-akhbar fi Ahwali Qazan wa Bulgar. Kazan: Tataristan Yayınları, 1989, sf.134

[6] Gerçekte Stalin, Müslümanların çoğunluk olduğu Kuzey Kafkasya’daki sosyo-politik harmoniyi bozmak için baskıcı bir sürgün politikası yürüttü. Kuzey Kafkasya halklarının Nazilere yardım ettiği iddiası birçok çağdaş tarihçi tarafından reddedildi.

20 Aralık 2008 Cumartesi

@ Baykal:'' herkesin din ve vicdan özgürlüğü vardır.''

İnsanların istediği kıyafeti giymesini 'temel haklar' kapsamında değerlendirdiklerini belirten Baykal, "Herkesin kılık kıyafet özgürlüğü vardır. Herkes bu özgürlüklerinin tamamını ayrı ayrı kullanma hakkına sahiptir. Bundan memnun olmayanlar, mutluluk duymayanlar, olsa olsa din istismarcılarıyla, siyasi pusu kurma geleneğine sahip olanlardır." dedi. Baykal, örtünen insanların kılık kıyafetlerine saygı gösterilmesi ve bu kişilerden bazılarının 'laik Cumhuriyet'e inanan siyasi partilerde' yer almasının insan hak ve özgürlüklerine inanan herkesi mutlu etmesi gerektiğini söyledi.

@ Irak, ''ekonomik ve güvenlik birliği'' istiyor...

Irak hükümeti, ABD işgalinden henüz kurtulamamışken, AB’den ilham alarak bölgede Türkiye’yi de kapsayan bir ‘ekonomik ve güvenlik birliği’ modelini düşlüyor. Hükümet sözcüsü Ali Dabbag’ın Amerikalı düşünce kuruluşu Barış Enstitüsü’nde açıkladığı öneri su paylaşımı, enerji ve diğer doğal kaynaklar konusunda işbirliği ve üyeler arası sorunlarda arabuluculuk öngörüyor. Konuyu gayriresmi olarak Türkiye, İran, Kuveyt, Suriye ile konuştuklarını belirten Dabbag, “Suudi Arabistan ve Ürdün’ün de dahil olmasını istiyoruz, diğer Körfez ülkeleri de katılabilir” derken İsrail’i üye istemediklerini söyledi. Irak’ın komşularıyla terörizm, sınır anlaşmazlıkları ve su kıtlığı gibi sorunları bulunduğunu belirten sözcü, ülkesine biçtiği rolü “Yeni Irak bölgeyi AB modeline çevirebilir. Irak ana istikrar faktörü olabilir” diye anlattı. Türk-İslam Birliğinin oluşması
Britanya’da ise Irak’ta konuşlu 4 bin askerin çoğunun hazirana dek çekileceğini ve geride 300-400 asker kalacağı haberini savunma bakanlığı doğruladı.

@ Türk-Ermeni yakınlaşmasına YÖK'ten destek...

Türkiye ile Ermenistan milli futbol takımları arasındaki 2010 Dünya Kupası eleme grubu karşılaşması ile birlikte başlayan açılıma bir katkı da Yükseköğretim Kurulu'ndan (YÖK) geldi. YÖK, iki üniversitenin 2009-2010 akademik yılı kontenjanları içine Ermenice bölümleri almasına karar verdi. Böylece önümüzdeki yıl ilk kez üniversitede “Ermenice” ve “Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölümü” eğitimi almak mümkün olacak.

Erivan-Ankara arasındaki olumlu havaya katkı yapacak karar YÖK Yürütme Kurulu tarafından alındı. Ermenice bölümü için talepler ise üniversitelerden geldi. Trakya Üniversitesi ve Nevşehir Üniversitesi'nin talepleri olumlu karşılandı ve bu iki üniversitenin ilgili bölümlerine öğrenci alımı için vize çıktı. Buna göre YÖK, Trakya Üniversitesi'nin Yabancı Diller Yüksekokulu bünyesinde Ermenice Anabilim Dalı kurulmasına ve Ermenice Lisans programı açılmasına onay verdi. Önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren öğrenci almaya başlayacak olan bölümün kontenjanı 20 öğrenci olarak belirlendi. Nevşehir Üniversitesi'nde de 20 öğrenci alınacak bölümlerde dersler 2009 yılının Eylül ayında başlayacak.

Üniversitede Ermenice eğitim için önemli bir adım atan YÖK, karar öncesi konuyu Dışişleri Bakanlığı'na da bir yazı ile sordu. Dışişleri Bakanlığı da olumlu görüş bildirdi. YÖK geçen yıl da Boğaziçi Üniversitesi'nin Ermenice'yi seçmeli ders olarak okutmasına izin vermişti. Genelkurmay Başkanlığı'da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu Komutanlığı'nda subaylar için Ermenice kursu düzenlemişti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Türkiye-Ermenistan maçı nedeniyle Erivan'a gitmesinin ardından başlayan diplomatik girişimlerinin ardından Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 14 Ekim 2009'da İstanbul'da oynanacak rövanş maçına geleceğini açıkladı.

19 Aralık 2008 Cuma

@ Allah sevgisi kanserden koruyor...

Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, dünyada 2020 yılında 25 milyon insanın kansere yakalanacağının tahmin edildiğini hatırlatan Topuz, ‘’Hemen kanser olmayı beklemeyin. Kanser olmamak için bugünden tedbir alın’’ dedi.

Topuz, kanserden koruyan ve kanser tedavisinde hastalara destek olan tamamlayıcı tıbbın ‘’ruhsal ve bedensel yaklaşımlar’’ ile ‘’bitkiler’’ şeklinde ikiye ayrılabileceğini ifade ederek, tamamlayıcı tıp hakkında şu bilgileri verdi:

‘’- Dünyada bilinçli kişiler tarafından uygulanan hipnozun kanser ağrılarını azalttığı kabul edilmiştir.

- Bir yerde namaz da Hıristiyanların, Musevilerin ibadeti de meditasyondur. Yani doğrudan doğruya Yaratana odaklanarak iyi şeyler dilemek, güzel düşünmek...

- Kemoterapi ve ilâç tedavisi olan hastalarda önerilmeyen akupunktur, ehil kişiler tarafından uygulanınca bulantı ve kusmayı engelleyebiliyor, kronik ağları yüzde 36’ya kadar azaltabiliyor, kemoterapi sonrası el ve ayak uyuşukluğunu gideriyor.

- Masaj bilinçli kişiler tarafından yapılırsa hastayı rahatlatıyor.

- Acılı arabesk değil, huzur veren müzikler, Mozart, Haydn, Schubert, Beethoven, Brahms dinleyin. Kaos oluşturan gürültülü müzikler dinletilen farelerin kanser olduğu görüldü.

- Son 10 senede yapılan araştırmalar, ailesinden birini, yakınını kaybedenlerde kanserin daha hızlı çıktığını gösterdi. Stresin kanser üzerindeki olumsuz etkisi ispat edildi. Mutlu olun, devamlı gülmeye çalışın. 3-4 bin yıl önce Mezopotamya’da çaresiz hastalığa yakalanan insanlar güldürülmeye çalışılırmış. Eskiler ‘Bir kahkaha bir kilogram pirzolaya bedel’ der. İnsan neşeli ve mutlu olduğu zaman vücudu potansiyel zararlı maddelere karşı koruyan immun sistemi güçleniyor. Günde 5-6 kez içten kahkaha atın.

- Sevgi-inanç tedavisi önemli. İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Musevi ol, seni Yaratana inan. Seni Yaratana inandığında ve güvendiğinde, sana destek olacağına inan. Güveneceğiniz bir doktor seçin. Aile sevgisi de çok önemli. Hastayı, ailesi, arkadaşları, komşuları, dostları hayata bağlar.

- Spor yapın. Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var. Bu sebeple her gün yarım saat yürüyün, aletsiz jimnastik yapın ya da yüzün. Vücudunuzdaki yağı yakmaya bakın aynı zamanda spor yapınca insan stresten uzak kalır.’’

18 Aralık 2008 Perşembe

@ ''Gelmeyecek!'' demeleri de ''ahir zaman'' alameti...

HZ. İSA VE HZ. MEHDİ'NİN GELİŞİ KONUSUNDA, "ALLAH VE RESULÜ, BİZE BOŞ BİR ALDANIŞTAN BAŞKA BİR ŞEY VADETMEDİ" DİYENLER OLACAKTIR

HANİ, MÜNAFIK OLANLAR VE KALPLERİNDE HASTALIK BULUNANLAR: "ALLAH VE RESULÜ, BİZE BOŞ BİR ALDANIŞTAN BAŞKA BİR ŞEY VADETMEDİ" DİYORLARDI. (Ahzab Suresi, 12)

Allah Kuran'da, kalplerinde hastalık olan kimselerin “Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi” diyeceklerini bildirmiştir. Bu ayet işari manada, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişinden ümit kesen kimselerin durumuna da işaret etmektedir. Zira bu kimseler, Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle haber verdiği “Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişini inkar etmekte” ve Peygamberimiz (sav)'in de bu konudaki sözlerinin sözde “asılsız olduğunu” öne sürmektedirler. Günümüzde de, pek çok yerde Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceği ile ilgili yazılar çıkmakta, daha da önemlisi İslam alimi olarak bilinen kimi kişiler bu yönde fikir beyan etmektedirler.
Oysa ki bu insanların bu şekilde “Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişinin gerçek olmadığına” ve sözde “boş bir vaat” olduğuna inanmaları da Peygamberimiz (sav)'in gerçekleşeceğini vaadettiği olaylardan biridir. Zira Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişlerinin yaklaştığını gösteren ahir zaman alametlerinden birinin, "Hz. Mehdi gelmeyecekmiş, Hz. Mehdi yokmuş" sözlerinin yaygınlaşması olduğu bildirilmiştir. Bu konudaki hadislerden bazıları şöyledir:


"İnsanların ümitsiz olduğu ve "HİÇ MEHDİ FALAN YOKMUŞ" DEDİĞİ BIR SIRADA ALLAH MEHDİ'Yİ GÖNDERİR..." [1]

"... MEHDI, Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve ÇIKIŞINDAN ÜMİT KESİLDİĞİ BİR SIRADA ÇIKAR..." [2]

... ONUN (MEHDI’NIN) ZUHURU ÜMITSIZLIK VE YEIS ESNASINDADIR.[3]

HALK TAM ZUHURDAN ÜMIDINI KESTİĞİ ANDA O (MEHDİ) ZUHUR EDECEKTİR! Onun zamanında yaşayıp ona yardım edenlere ne mutlu! Ona düşmanlık besleyip, ona ve onun emrine karşı çıkanlara ve onun düşmanlarından olanlara eyvahlar olsun![4]

Davud bin Kesir-i Rıkki der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: ...Bu emir (yani kıyam) (Mehdi)çok uzadı öyle ki, kalplerimiz daraldı ve derin hüzünden dolayı ölüyoruz. Buyurdu ki: “BU ZUHUR, DAHA ÜMİTSİZ VE HÜZÜNÜN DAHA ÇOK OLDUĞU BİR ZAMANDA VUKU BULACAKTIR.[5]


Ahir zaman alametlerinin birbiri ardınca gerçekleştiği içerisinde bulunduğumuz bu dönem, Hz. İsa'nın ikinci kez yeryüzüne gelişinin ve Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının çok yaklaştığını göstermektedir. Allah'ın izniyle bu iki mubarek şahıs, tam olarak Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde belirtildiği şekilde zuhur edecek ve tüm yeryüzünde İslam ahlakını yerleşik kılacaklardır.

@ 15 bin 'Mason'umuz varmış!

Sürekli kapalı, karanlık, meçhul kalmayı seven masonlar nedendir bilinmez sayılarını itiraf etme yoluna gittiler. Masonların dergisi Tesviye, Türkiye'de “15 bin kardeşlerinin” olduğunu, bundan böyle derginin masonların tamamına ulaşmasını amaçladıklarını yazdı.

Birkaç yıldır basına “mabetlerini” gezdirmek, üyelerinin bazıların tanıştırmak gibi “halka ilişkiler” faaliyetine girişen masonlar, şimdi de yayın atağına geçtiler. Daha önce kapalı devre yayınlanarak, sadece üst düzey loca mensuplarına gönderilen Tesviye dergisinin tirajını arttırma kararı alan mason yöneticiler, bundan böyle dergiyi bütün masonların yanı sıra ekonomi, siyaset ve bürokrasideki önemli kişilere de yollayacaklar.

Uzun yıllardır Meclis Kütüphanesi'ne Tesviye dergisini göndermeyen masonlar son sayılarında ise bu uygulamadan vazgeçtiler. Meclis'in dergi bölümünde artık Tesviye dergisi bulunabiliyor. Derginin son sayısında ise Tesviye'nin daha etkin hale gelmesi için masonlara yönelik bir çağrıya yer verilerek, masonların abone sayılarını arttırmaları, masonik şirketlerin de dergiye reklam vermesi istendi..

“Bizden Söylemesi” başlıklı duyuruda, “Bu dergi hepimizin dergisi olmalı” denilerek, şu değerlendirmelere yer verildi: “Tesviye dergimiz, ‘kendi aramızda haberleştiğimiz' bir dergi olmanın yanı sıra artık dış aleme de açılan bir penceremizdir. Yalnız kardeşlerimize değil, ailelerine de, obediyans sekreterlikleri ve dostluk kefillerimizle devlet ve özel sektör kuruluşlarındaki üst düzey kişilere ulaşabiliyoruz. Dergimizin yaklaşık 15 bin kardeşimize Mimar Sinan dergimizle birlikte ulaşması için bize yardımcı olarak sahip çıkınız. Dergimize masonik araştırmalar, yazılar gönderiniz. Reklamlarınızla bize destek veriniz.”

@ Abd, ''Adil Düzen'' e doğru gidiyor...

Star Gazetesi'nde yazan ekonomist Oğuz Karamuk, son mali kriz sonrası sendeleyen ve üst üste faiz indiren ABD ekonomik sisteminin geldiği son noktayı inceledi. İlginç bir tesbit yapan ve ABD finans sisteminin, Necmettin Erbakan Hoca'nın 'Adil Düzen'inine doğru evrildiğini anlatan Karamuk, 'ABD, şu anda Necmettin Erbakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini yapıyor" ifadesini kullandı. İşte Karamuk'un yazısı:

Bankaları hatta vatandaşın oturduğu evleri kamulaştıran ABD son kararla faizi de sıfırladı. Piyasa ekonomisi de, faiz de kalmadı. Necmettin Erbakan'ın Adil Düzen'le vaad ettiklerini ABD yapıyor.

Başlık kışkırtıcı gelebilir, ama içinde bulunduğumuz durum da çok normal sayılmaz. ABD Merkez Bankası (FED) önceki akşam aldığı bir kararla dünya piyasalarına yön veren kısa vadeli faiz oranlarını resmi olarak sıfırladı. ABD'de kısa vadeli faiz oranları yüzde 0-0.25 aralığına çekildi. FED belki de resmi olarak 'Faiz sıfır'dır diyemediği için bir sistem değişikliğine gitti. Ve daha önceki uygulamalarının aksine tek bir faiz oranı vermek yerine gösterge faiz oranlarını alt sınırı sıfır olan bir bant sistemine soktu. Böylece modern kapitalizmin daha önce hiç görmediği bir döneme girildi. Burada Japonya'nın 1990'da girdiği krizin ardından faizi sıfıra düşürdüğü söylenebilir. Ancak Japonya'da Merkez Bankası hiçbir zaman faizi sıfıra düşürmedi. En düşük oran yüzde 0.15 oldu. Bu da FED'in önceki günkü kararını benzersiz kılıyor.

FED'İN kararı piyasalar açısından pratikte çok önemli değişiklik yapacak bir eylem değil. Zaten son bir aydır ABD'de kısa vadeli faiz oranları ortalaması yüzde 0.2'de seyrediyordu. Hatta geçen hafta üç aylık bonoların faiz oranı yüzde 0.01'e kadar indi ve getiri eğrisi terse döndü. Bu bonolardan alan yatırımcılar faiz getirisi elde etmek yerine bir miktar faiz ödemek zorunda kaldı. FED'in son kararının ardından dün itibariyle ABD'de kısa vadeli dolar faiz oranları yüzde 0.15 ortalamayla işlem gördü. Yani aslında FED önceki akşam attığı adımla pratikte olan bir durumu resmiyete döktü. Burada bankalar dahil yatırımcılara verilmek istenilen mesaj: 'Paranızı artık orta vadede kár getirecek işlere yatırmaya başlayın, reel sektöre akıtın. Faizden size gelir yok.'

FED'İN son kararı ve bu noktaya gelinceye kadar atılan bir dizi adım bize yıllar önce Necmettin Erbakan'ın bahsettiği 'Adil Düzen ekonomisi'nin temel unsurlarını hatırlatır hale geldi. Örneğin Adil Düzen ekonomisinde de şimdi ABD ekonomisinde olduğu gibi faizsiz bir sistemden bahsediliyordu. Diğer taraftan Erbakan'ın açıklamalarıyla dile getirilen Milli Görüş'ün ekonomi anlayışı piyasa kapitalizmine karşı bir modellemeyi savunuyordu. Gelinen noktada ABD'nin de bir farkı yok. ABD'de sadece son altı ay içinde bilinen tüm büyük bankalara devlet ortak oldu. Şimdi sanayi şirketlerine ortak olması tartışılıyor. Diğer taraftan sıradan ABD vatandaşlarının oturduğu konutların finansörü Freddie Mac ve Fannie Mae de devlet malı oldu. Bu iki şirket de şu anda borçlulara bir Adil Düzen şefkatiyle yaklaşıyor. Mortgage taksidini ödeyemeyenlere kolaylık sağlıyor vb. Ayrıca kısa süre önce FED 800 milyar dolarlık yeni bir paket açıklayarak öğrenci kredileri, kredi kartları ve tüketici kredilerine kadar her alanda yeni bir kurtarma planını harekete geçirdiğini duyurdu. Sonuç olarak sistem ne deve ne kuş! Herkes kendince biraz kapitalizm, biraz sosyalizm, biraz da Adil Düzen bulabilir.

9 Aralık 2008 Salı

09 Aralık - Günlük Gazetelerden Seçme Haberler

VATAN
Sayfa 8 : (Ekonomik kiriz yüzünden batma noktasına gelen ABD’li otomotiv endüstrini kurtarmak için Amerikalılar kiliselere akın etti. Üç büyük otomotiv şirketinin ürettiği arabalar kilisenin içine sokuldu ve yüzlerce Amerikalı Tanrı’ya dua etti)

Sayfa 18 : (Ruşen Çakır) (Bu soru maksatlı, ‘’bağdaşmaz’’cevabı bizleri; Müslümanların demokrasi, temel hak ve özgürlüklere tam olarak sahip olamayacakları, olmak istiyorlarsa dinlerini terk etmeleri gerektiği sonucuna götürecektir. Yaşanan onca sorunun köklerini dini öğretiden ziyade Müslümanlar’ın içinde bulundukları sosyal, ekonomik ve kültürel iklimde ve bireylerin İslamiyeti nasıl yorumladıklarında aramak gerekir.)

Sayfa 16 : (Mine Şenocaklı’nın Doç. Dr Ferhat Kentel ile ropörtajı)( Cemil Çiçek, Abdulkadir Aksu ve şimdi anlıyoruz ki Vecdi Gönül gibi tam da bu yerleşik dilin insanları alındı partiye. Hepsi de bir tür derin devletin tezahürü olabilecek insanlar. Ve şimdi bu unsurlar parti içinde ağırlığını artırıyor. AKP’nin içindeki o derin milliyetçi damarı dışarı çıkarıyor)

CUMHURİYET
Sayfa 4: (Deniz Baykal torunları ile bilrikte bayram namazı kıldı)

Sayfa 11: (Otomotiv sektörü için bir Pazar ayininde kilisede dua edildi.)ORTADOĞU Sayfa 10:(Deniz Baykal’ın birlik beraberlik mesajı ve torunlarıyla namaza gittiği fotoğraf var.)

RADİKAL
Sayfa X: (2008 Nobel Ekonomi Ödülü’nün sahibi Paul Krugman, Amerikan otomotiv sektörünün batacağını iddia etti.)

Sayfa X: Nuray Mert (Modern insan olarak ölümü aklımızdan uzak tutmak için binbir çareye başvuyoruz, daha kötüsü insan canına mal olan savaşların ucunu hakkıyla kurcalamak yerine, ‘savaşa karşıyız’ diye kendimizi avutuyoruz. Oysa ölümü ciddi ciddi düşünsek başka türlü yaşardık, diğer taraftan, savaşların üç beş çılgın veya kötü politikacının eseri olduğu yalanına sığınmasak, kendi sorumluluklarımızın daha fazla farkına varırdık.)


VAKİT
Sayfa 2: (İhsan Karahasanoğlu) Doğan medyasının sadece İslam dinine değil tüm dinlere karşı saygısız olduğu ile ilgili.

Sayfa 16- İlan

YENİ ŞAFAK
Sayfa 1- 5: Allah’ım otomobilimi kurtar, ekonomik kriz yüzünden ABD’deki otomobil çalışanları kliseye dua etmeye gitti.

Sayfa 3- Farklılıklarımız birlikte yaşamaya engel değil- Baykal torunlarıyla bayram namazına gitti.

AKŞAM
Sayfa 5: (Serdar Turgut) (Serdar Trugut yazısında yüzlerce maymunu yüzlerce daktilo olan bir odaya koyup Shakespear yazmasını bekleyemezsiniz diyor – HY evrim kitaplarında kullanılan örnek)

Sayfa 6: ABD otomotiv sektörü ümidi kesti, çareyi dua etmekte buldu

Sayfa 12: (Deniz Baykal torunlarını bayram namazına götürdü)

STAR
Sayfa 1-7: (Erdoğan “Vergide artış olmayacak, hele gıdada vergi artışı kitabımda yok, KDV’de de öyle” diye konuştu)

Sayfa 8: (2009’da dünyanın ekonomileri küçülecek. En büyük daralma İzlanda’da olacak)

Sayfa 10: (Mahir Kaynak)(Obama kendi gücüyle bu makama gelmemiştir. Birileri ne yapılacağı bir masa etrafında toplanıp tartışmış, düşünceleri değerlendirmiş ve uygun profile karar verip Obama’nın seçilmesini sağlayacak adımları atmıştır. )

Sayfa 12: Farklılıklarımız bize engel olmasın(Baykal yine torunlarıyla camiye gitti.)

08 Aralık - Günlük Gazetelerden Seçme Haberler

AKŞAM
Sayfa 5: ( Türkiye nihayet kendi diniyle ve vatandaşıyla barıştı, üstelik bunu çok sağlam biçimde yaptı. Hakim sınıflarını da dönüştürerek yaptı bunu. Dünya tarihine geçecek bir dönüşüm belki de bir devrim yaşanıyor şu anda Türkiye’de.)

YENİASYA
Sayfa 1-4: Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi Joel Hasse Ferreira, çok yetkin bir insan kaynağı oluşturan Türk çalışanların serbest dolaşımının kısıtlanamayacağını belirterek, “AB ortak piyasasının güçlenmesi için Türkiye’nin AB’ye tam entegrasyonu büyük önem taşıyor’’ dedi.)

Sayfa 5: Cevher İLHAN_ Ahir zaman Alametleri ile ilgili sözler( Birincisi, “başta Arap devletleri, âlem-i İslâm’ın ecnebî esaretinden ve istibdadından kurtulup İslâmî devletler teşkil edecekleri” müjdesidir. .....(Kastamonu Lâhikası,17) )

BUGÜN
Sayfa 9_(İsrail başbakanı Ehud Olmert Batı Şeria’da Filistinlilere saldıran ve ateş eden yahudi yerleşimcilerin yaptıklarından bir yahudi olarak utandığını VAKİT

Sayfa 10- İçip içip işkence yapıyormuş- BAV işkence haberi

Sayfa 16- İlan

YENİ ŞAFAK Sayfa 10- İlan

POSTA
Sayfa 10- Baykal’dan dini kardeşçe yaşayacağımız bayram mesajı

ORTADOĞU
Sayfa 11: (Hindistan’ın önde gelen kanaat önderlerinden Mevlana Vahiduttin Khan, Mumbai’deki saldırılar üzerine, İslam’ın terör dini olmadığını söyledi.)

ZAMAN
Sayfa 9: (Ali H. Aslan ) ( Bush’un müslümanlara karşı duyduğu düşmanlıktan bahsetmiş )

STAR
Sayfa 1: (Ünlülerin 300 milyar dolarlık yatırımlarını kontrol eden ünlü İsviçre Bankası’nın CEO’su bankanın %60’lık kaybı sonucu intihar etti)

Sayfa 1: (İsrail Başkanı Ehud Olmert, “El’Halil’de Araplara Yahudilerin yaptıklarını görünce, Yahudi olmaktan utandım. Bu bir katliam” dedi.)

Sayfa Son: (Dünyada hayatın göktaşlarının düşmesinden sonra oluştuğunu iddia etmişler.)

Son sayfa: ( ABD’nin en zengin ailelerinden birinin kızı ve Eski Avusturya Prensesi Martha von Bulow, komaya girdiğinde ABD’deki bir bakım evine bırakıldı ve 30 yıllık komada kaldıktan sonra bakım evinde öldü.)


CUMHURİYET
Sayfa 6: (Adnan Oktar’a yakınlığı ile bilinen İstanbul Paleontoloji Derneği, Ondokuz Mayıs üniversitesi’nde 2-5 aralık tarihleri arasında Yaşayan Fosiller konulu bir sergi açtı.)

Sayfa 17: (Polislerin haksız saldırılarındna bahsediyor ve bir avukat yanında nüfusu yanında olmadığı için karakolda dövülmüş)

RADİKAL
Sayfa 5: Baykal Martin Lutherking Gibi_(Deniz Baykalın barışcıl ve birlikçi usluplu konuşması.)

8 Aralık 2008 Pazartesi

07 Aralık - Günlük Gazetelerden Seçme Haberler

TERCÜMAN
Kapak Sayfa 9 – Başbaşa ilk kez – Erdoğan cem vakfı genel başkanıylala alevi açılımını görüştü.

ORTADOĞU
Sayfa 14: (Doktorlar, DNA’larını temel alarak oluşturacakları genetik harita sayesinde, insanların yaşamları boyunca karşı karşıya kalabileceği sağlık sorunlarını ve bunlardan korunma yollarını söyleyebilecek.)

YENİASYA
Sayfa 1 : Avrupa Parlamentosunun Romanyalı üyesi Adrian Severin, Türkiye AB’ye üye olmadıkça birliğin küresel bir güç olamayacağını söyledi. Severin, “AB Hıristiyan veya Yahudi kulübü değildir, farklı dinlere yer bırakmalıyız” diye konuştu.)

Sayfa 1 : ’Tek tanrı inancını vaaz eden dinlerin insanlarının, ortak değerler ışığında bir arada, huzur ve barış içinde yaşamaları dileğiyle, ülkemizdeki ve dünyadaki Müslümanların Kurban Bayramı’nı kutlamakta ve sevinçlerini paylaşmaktayız. Bu mübarek günlerde, iman sahiplerinin mutluluklarını, yardımlaşma ve paylaşma ile arttırmalarını temenni eder, nice bayramların aynı coşku ve kardeşlikle kutlanmasını dileriz.’’)

Sayfa 10 : (Hayvancılığın iyileştirilmesi için üreticinin kar etmesinin sağlanması gerektiğini vurgulayan Baytaz, hayvansal ürünlerin tüketimlerinin özendirilmesi ve desteklenmesi gerektiğini belirtti.)

AKŞAM
Sayfa 16: Türkiye’nin 500 milyondan fazla tüketicinin bulunduğu Ortadoğu ve Kafkaslarda yeni pazarlara açılan bir geçiş kapısı olduğunu ifade eden Bağış, “Türkiye farklı enerji kaynaklarını ve farklı dağıtım kanallarını güvence altına alan çok önemli bir ülkedir’’ dedi. Bağış, Türkiye’nin AB güvenliğini güçlendireceğini, genç ve dinamik iş gücüyle AB ekonomik refahına katkı sağlayacağını belirtti.)

MİLLİYET
Sayfa 12: Osman Ulagay( ABD’deki işsizliğin çığ gibi artmakta olduğunu kanıtladı ve bir yıldan beri resesyonda olduğu kesinleşen ABD ekonomisinin resesyon tanımını da zorlayan bir çöküş sürecine girdiği izlenimini güçlendirdi.)

Sayfa 14: (CHP’nin basın tarafından “çarşaf açılımı” adı verilen hareketini ilk ortaya çıktığında münferit bir olaymış gibi algılayanlar yanıldılar. Somut işaretler, bu partide yüzeysel bir “açılım”dan ziyade, daha derinlere inmeyi hedefleyen bir “değişim”in yaşandığı yönündedir. Ve CHP’deki bu değişim, Türkiye’de dinci kimlik bölücülüğünün önüne geçilmesi adına da, siyasetin doğal tabanına oturtulması adına da olumlu... Selamlanması gereken bir gelişme...)

Sayfa 17: (Gençlerin oluşturduğu tiyatro gösterisinde Hükümet ile Maliye ve Dışişleri bakanlarının icraatları eleştirilirken, başta doğalgaza yapılan zamlar, Adnan Oktar’ın Harun Yahya adı ile yazdığı evrim kitapları, küçük bir kıza cinsel istismarda bulunmakla suçlanan Hüseyin Üzmez, özelleştirme ve işten çıkarmalar mizahi olarak sergilendi.)

06 Aralık - Günlük Gazetelerden Seçme Haberler

TARAF
Sayfa 1: Türkiye, Afganistan ve Pakistan üçlü zirvesi

Sayfa 5:(öncer aytaç& emre uslu) Oray Eğin’in yazısındaki 8 yalanı yazmış

Sayfa 11: (Ahmet Altan) istenilen ahlaka Allah korkusuyla sahip olunabileceğini anlatmış. Kendisinin inanmadığını söylüyor ama inananlara şöyle tavsiye etmiş: İnandığınız Allah her yaptığınızı görüyor, bizden kurtulursunuz ama Allah’tan kurtulamazsınız

Sayfa 12:Polisin silah kullanma yetkisini tartışmaya açan 32. gün programında emniyet müdürleri, polis ve mağdur aileleri bir araya getirdi.

Sayfa 12:İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Roth, artan polis şiddetine ilişkin bakanlarla yaptığı görüşmeyi “hayal kırıklığı” olarak niteledi ve “Bakanların görevi insan haklarını korumak mı yoksa ihlal etmek mi” diye sordu

YENİ ŞAFAK
Sayfa 1 (Barışın başkenti: Türkiye Afganistan ile Pakistan’ı uzlaştırıyor)

Sayfa 16 (Büyük konuşma için İslam Başkenti arıyor: Obama İslam başkenti arıyor)

YENİASYA
Sayfa 1 : (DIŞİŞLERİ Bakanı Ali Babacan, hem Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki süreçte, hem de Türkiye ile Ermenistan arasındaki süreçte işlerin iyi gittiğini söyledi.

Sayfa 12 : (İngİltere’nİn dünyaca ünlü Cambridge Üniversitesi öğretim üyelerinden sonradan Müslüman olan Tim Winter'in (Abdulhakim Murad) önderliğinde bir cami projesi gerçekleştirildiği belirtiliyor.)

RADİKAL
Sayfa 6: Murat Yetkin (Türkiye dün Pakistan’a terörizmle mücadelede Hindistan, Afganistan ve komşularıyla daha fazla işbirliği öğütledi, bunun için destek vaat etti. Türkiye yalnız komşularıyla değil, daha geniş bir bölgede süren yangının söndürülmesi çabalarına aktif olarak katılıyor. Çünkü o yangın sürdükçe Türkiye’nin serinlemesi de gecikiyor. Bu çabalar o nedenle yalnız ‘Cihanda sulh’ için değil, ‘Yurtta sulh’ için de anlam ve önem taşıyor.)

Sayfa 1: (Türkiye Taliban ve Kaide yüzünden gerilimi bitmeyen Pakistan ve Afganistan’ı ikinci kez buluşturdu.)

Sayfa 15 : (Sanayi Üretim Endeksi, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8.5 azalış gösterdi. Rakam 2001 yılından bu yana en kötü performansı sergiliyor. Kasım ayı elektrik tüketimi ve kapasite kullanımındaki düşüş 2009 Ocak ayında açıklanacak kasım ayı sanayi üretim endeksi rakamının da kötü çıkacağının işaretini veriyor)

MİLLİYET
Sayfa 17:( İstanbul’daki İkinci Türkiye-Pakistan-Afganistan Üçlü Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan, Afganistan Cumhurbaşkanı Karzai ve Pakistan Cumhurbaşkanı Zardari ile ikili görüşmeler yaptı.)

Sayfa 18: Semih İdiz_( Irak ile ilgili çoğu tahminleri doğru çıkan Türkiye bu sözünü ettiğimiz tarafların hepsince artık çok daha ciddiye alınan ve sözü giderek dinlenen bir ülke konumuna geliyor.
Özetle, iç siyasette karmaşa sürerken, dış siyaset açısından itibarımız yükselmeye devam ediyor.)

Sayfa 19: Hasan Cemal_(Hukuka, insanlığa, demokrasiye ne kadar aykırılık, çirkinlik varsa hepsi örtbas ediliyor. Suçlular himaye görüyor. Hesap sorulamıyor.Hukuk devleti işletilmiyor.)

Sayfa 20: Sami Kohen_ Neden Türkiye?_( Türkiye taraflar arasında böyle bir yakınlaşma sağlayabilecek nadir ülkelerden biridir. Bunun birçok nedeni var: Her şey önce ilgili taraflar Türkiye’ye güveniyor, onun devreye girmesini arzu ediyor.)

AKŞAM
Sayfa 1: ( Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün girişimiyle gerçekleştirilen Türkiye, Afganistan ve Pakistan arasındaki “Üçlü Zirve” dün Four Seasons Otel’de gerçekleşti.

Sayfa 12:Nagehan Alçı_ Türkiye global bir aktör olur mu? _( Washington’ın elini ayağını bağlayan Afganistan-Pakistan coğrafyası ile ilgili varlık göstermek Ankara’yı dünya siyasetinde söz sahibi yapacaktır.)

Sayfa 15: (BİTLİS’te düzenlenen DTP mitinginde, Türk bayrağıyla alana girip, “Kahrolsun PKK” diye bağıran Ersin Ağar “Van Bahçesaray’da 1993’te PKK’nın köy baskınında aileden 5 şehit verdik. O gün duygularıma hakim olamadım. Kendi ülkemin bayrağını açtım ama linç girişimleri oldu. Ben de Kürdüm ve Kürtlüğümle hep gurur duydum. PKK ile Kürtlüğün alakası yok” dedi.)

ORTADOĞU
Sayfa 1:(Türkiye’de yoksulluk bir önceki yıla göre artış gösterdi.)

Sayfa 7: (Suriye askerlerine karşı verilen Kurtuluş Savaşı’nın komutanı olarak nam salmış Lübnan’lı Hıristiyan lider Michel Aoun’un Şam ziyareti iki ülke ilişkilerinde ciddi bir değişim rüzgarı olarak yorumlanıyor.)

Sayfa 9: (Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvesinin temel amacı, üç ülke arasındaki dayanışmayı pekiştirerek bölgenin istikrar ve kalkınmasına katkıda bulunmak.)

ZAMAN
Sayfa 14: İstanbul’da komşuları barıştırmak için somut adımlar atıldı

Sayfa 14: (Pakistan ve Afganistan’ın barış için İstanbul olmasında zamanlama olarak da önemliydi, Mumbai’deki terör olaylarından sonra barış için İstanbul olması tüm dünyanın dikkatlerini üstüne çekti.)

ZAMAN Cuma-ertesi
Sayfa 8-9: CEM YILMAZ –ZAMAN CUMARTESİ EKİ RÖPORTAJINDAN ALINTI Evrim teorisini de yerle bir ettiniz. Buna inanıp inanmamak ayrı; ama ben inanmıyorum açıkçası. Film buna komik bir eleştiri getiriyor. Yani maymun insandan daha aşağı bir şeyse geçmişte maymun olmak değil de asıl şimdi maymun olmak bir anlam kazanıyor. Ama şimdi bunun bilimsel bir gerçeklikten ziyade bir alay unsuru olaması daha kıymetli.

Bugün
Sayfa 11: (Afganistan ve Pakistan Cumhurbaşkanları İstanbul’da Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile üst düzeyde yakınlaşma amacıyla buluştu. Toplantılarda özelliklerde Yukarı Karabağ sorununun çözümü ile ilgili konuşuldu.)

Tercüman
Sayfa 8 : Türkiye, Pakistan ve Afganistan zirvesinden işbirliği kararı çıktı

STAR
Sayfa 15: (Türkiye Afganistan ve Pakistan liderlerini ‘barış’ için İstanbul’da Boğaz kıyısında biraraya getirdi. Zirveden terörle mücadele konusunda ortaklık ile siyasi ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi kararı çıktı. )

Son sayfa: Uçan timsah bulundu (115 milyon yıllık uçan sürüngen türüne ait fosili bulduklarını iddia ediyorlar)

MİLLİ GAZETE
Sayfa 3: (Mehmet Şevket Eygi)( Bugün bu memlekette İslâm’a ve Müslümanlara en büyük zararı artık açık dinsizler değil Müslüman görünen münafıklar veriyor. Haram yiyen Müslüman mânen bir tür cünüplük halindedir. Müslümanlar kendilerini temizleyip islah etmezse bu ülke kurtulmaz.)

Sayfa 4: (Teröristbaşı Öcalan, Bingöl'de 33 silahsız askerin şehit edilmesinde Ergenekon bağlantısının olduğunu öne sürdü.)

Sayfa 5: (Wall Street Journal’ın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye en az alkol tüketilen ülke. Türklerin %83’ü hiç içki içmiyor. Bu oran İtalya’da %53, ABD’de %42, Rusya’da %23.)

Sayfa 10: Zeki Ceyhan)(CHP’nin tabanındaki bazı katı laiklerin CHP’ye kinleneceğini ve Baykal’ın olumlu açılımına karşı ters politikalar uygulayabilecekelrini yazmış. Baykal’ı onlara karşı uyarmış.)

Sayfa 7: (Türkiye İstatistik Kurumu, yoksulluk ornaının önceki yıla göre 0,75 puan artığını bildirdi)

4 Aralık 2008 Perşembe

04 Aralık - Günlük Gazetelerden Seçme Haberler

BUGÜN sayfa 10_(Ahmet Taşgetiren)(Baykal’ın grup toplantısında tek parti uygulamasını kötü örnek olarak sunmasını, CHP’yi zihinden yeniden yapılanmaya davet etmesi olarak yorumlamış.)

STAR Sayfa1-15: (Mehmet Altan)(Baykal şunları söylüyor: ‘Tek parti zihniyeti oydu. ‘Kıyafetini düzelt öyle gel’ diyorlardı. Biz siyasî partiyiz. Bir kıyafet tüzüğü, nizamnamesi mi ilan edeceğiz? İnsanları kılık kıyafetine göre yeniden tasnif mi edeceğiz? Bu tek parti zihniyetini, 2009’a girerken insancıl bir parti olarak biz mi uygulayacağız? Herkes her meydana gider, her bulvarda yürür, her istediği partiye girer.’)

Sayfa 1-13: Reddi Miras(Baykal,”Tek parti zihniyetini biz mi uygulayacağız?” dedi, bu tavrı partide reddi miras olarak yorumlandı)

ORTADOĞU Sayfa 1: Ürküten gerçek: Uyuşturucu madde kullanım yaşı 10’a düştü
Sayfa 6: Yüzüncü yılında meşrutiyet (Seyfi Şahin) (İttihat Terakki’nin masonluk yoluyla kurulduğunu ve Meşrutiyetten sonra Osmanlı’nın parçalandığını söylemiş.)

TERCUMAN Sayfa 9 – Sakın adımı anmayın! Mehmet Ağar Susurluk ve Ergenekon Bağlantısı adlı programa katılanlara ihtarname göndermiş sakın benden bahsetmeyin dava açarım demiş.

YENİASYA Sayfa 1.: Çözüm sıfır faiz_(Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfının “ticaret ve faiz” konulu toplantısında konuşan Kamu Bankaları Eski Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın, “Ekonominin düze çıktığı an faizin sıfır olduğu andır. Fakat kapitalist sistemde bunu kimse söylemiyor” dedi. )

Sayfa.1: Fosiller evrimi çürütüyor_(Paleontoloji Derneği İkinci Başkanı Onur Yılmaz, ‘’Evrim teorisinde balığın kurbağaya dönüştüğü iddia ediliyor. Balığın da kurbanın da fosili var ama aradaki o geçiş türlerinin fosilleri yok’’ dedi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi’nde Paleontoloji Derneği’nce fosil sergisi açıldı. Paleontoloji Derneği İkinci Başkanı biyolog Onur Yılmaz, ‘’fosil ve fosillerin evrim teorisini çürüttüğü’’ konusunda sunum yaptı. ....)

Sayfa 6 .:Mustafa Gökmen_(Röportaj)_( PKK, ABD VE İSRAİL’İN GİZLİ ORDUSU)_( Bugün bu sorunu oluşturan kavmiyetçi Türk milliyetçileri yani seküler Türk milliyetçileriyle din dışı ırkçılığı öne çıkaran Kürt milliyetçileridir. Türk milliyetçileri devletin önemli kademelerinde temsil edildikleri için devlet politikası bunların düşüncelerine göre şekillenmiş, karşı taraftan da kavmiyetçi Kürt milliyetçileri örgütlenerek bunlar da din dışı devlete karşı çıkmışlar. Kavmiyetçi Kürt milliyetçileri, Zerdüştlüğü Kürtlerin dini olarak kabul ederler. Zerdüştlüğün bir anlamı şeytana tapmaktır. Netice olarak bu dini kendi millî dinleri olarak kabul ediyorlar. Ama bunlar örgütlenebildikleri için toplum üzerinde baskı oluşturabiliyorlar.)

Sayfa 3 : Mekke’de Türkler için dostluk gecesi_(etkinliğe çok sayıda hacı adayı ile Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri katıldı. Gecede konuşan İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı Türk hacı adayları için gösterilen dostluktan gurur duyduklarını söyledi.)
Sayfa 10: Maaşlar artsın KDV insin_(Piyasalardaki durgunluğun sonlanması ve hareketliliğin sağlanması için bazı önerilerde bulunan Öztürk, piyasaların canlandırılması için İngiltere’de olduğu gibi emekli maaşları ile çocuk paralarına zam yapılması ve KDV oranlarında indirime gidilmesi gerektiği görüşünü savundu)

MİLLİYET
Sayfa 8: Düşük gelir pahasına KDV’yi indirmeli_(TÜSİAD’ın ardından İSO da hükümetten vergi indirimi istedi. İSO Başkanı Tanıl Küçük, “Gelirin azalması pahasına KDV indirimi yapılmalı” dedi.)

Sayfa 14: Ahmedinecad, halka Türkçe seslendi._( Yurt içi gezisi çerçevesinde dün gittiği Doğu Azerbaycan eyaletinin Tebriz kentinde stadyumda toplanan on binlerce kişiye zaman zaman Türkçe seslenen Ahmedinecad, “işgallere, çatışmalara ve savaşlara” değindi, zorbalık, tehdit ve savaşın hiç kimseye yarar getirmediğini söyledi.)

Sayfa 14: Le Figaro Türkiye Rusya’ya Yakınlaşıyor_(Le Figaro yazarı Thierry Porttes, son zamanlarda Türkiye’nin yakın coğrafyasında ve özellikle eskiden Osmanlı İmparatorluğu içinde kalan bölgelerde son derece aktif bir diplomasi yürüttüğünü, buna paralel olarak da Rusya’nın eski nüfus alanlarına hükmetmesine sıcak bakmaya hazır olduğunu vurguladı.)

Sayfa 19: Alevi örgütlerini kızdıracak sözler_(Kendisini protesto eden Alevi örgütlerini eleştiren AKP’nin Alevi milletvekili Reha Çamuroğlu, ‘Marksizmin Alevilikle, Bektaşilikle ne alakası var? Marksizmde dinin yeri yok. Ya Marksist olursun ya Alevi’ diye konuştu.)

YENİMESAJ Sayfa 1-4: Amerika “sıfır faiz”i tartışıyor.

AKŞAM Sayfa 1: _(Avrupa’nın en çok satan gazetesi Alman Bild, AKŞAM gibi halkın derdini manşete taşıdı. Hükümeti topa tutan gazete “İndirin artık şu vergileri” dedi)

Sayfa 1: (CHP Lideri Deniz Baykal: Piyasadaki durgunluk iki yönlü tedbiri gerektiriyor. Birincisi, üretim yapan kuruluşların üzerindeki finans ve artan maliyet yükünün azaltılması gerekiyor. İkincisi, piyasanın ve dolayısıyla tüketimin canlanması için insanların alım gücünün artırılması, yükseltilmesi lazım.)

Sayfa 7: (Diğer partilerin başkalarının da vergi indirimine gidilmesinden yana oldukları belirtilmiş.)

Sayfa 15:(CHP Çorum’a da bir ilahiyatçı aday buldu! Çorum İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkan Yardımcısı ve Yrd. Doç. Dr. Hacı Ahmet Sezikli, Çorum’dan CHP belediye başkan aday adaylığı için görevinden istifa etti.)

Sayfa 15: (Düzen getirmek istesen, ‘Vay cemevine baskı’ derler. Alevilik’le Bektaşilik aynı şey değil. Bir dede ilan ettiler... Londra’ya her gidişinde Marks’ın mezarını ziyaret ediyor. Ben de bir zamanlar Marksist’tim. Bir insan ya Marksist olur ya Alevi. Çünkü Marksizm’de dinin yeri yoktur.”)

RADİKAL Sayfa 8: (deniz baykalın doğru yolda olduğunu ve en önemli olan konunun da Deniz Baykalın bu tuttuğu yolun sonucunda toplumdaki din ve lâiklik eksenli huzursuzlukların ortadan kalkabileceği konusunu ele almış.)

CUMHURİYET
Sayfa 10: (Gıda üretimi için yoksul ülkelerden tarım alanı kiralayan zengin ülkelerin sayısı gittikçe artıyor)

Sayfa 12: (Rusyada sözde geç taş devrinden kalma heykeller bulunmuş)

Sayfa 15: (Sadık Çelik) (M.Ö 4300 yıllarına ait ekmek fırınları ve değirmenlere rastlanmış)

TÜRKİYE Kapak / Sa 4: (Fransız Hükümeti: mecliste kabul edilen Ermeni soykırımı tasarısının senatoda görüşülmeyeceğini açıkladı.)

MİLLİ GAZETE Sayfa 3: (Mehmet Şevket Eygi) (Müslümanlara kardeşlik mesajı vermiş)

ZAMAN Sayfa 5: Adil Serdar Saçan’ın yardımcısı işkenceden iki kez mahkum olmuş