26 Nisan 2008 Cumartesi

@ Diyanet: ''Başörtüsü dinin gereği''

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye'deki ilahiyat fakülteleri öğretim üyeleri olarak yetişkin Müslüman kadınların başlarının örtmesinin dini gereklilik olarak asırlardır algılandığını ve bunun dinin anlaşılmasında çok belirgin anlayış ve çizgi olduğunu, dini vecibeler arasında olduğunu defalarca söylediklerini anlattı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, din ve devlet işlerinin ayrı olmasını dine saygının gereği olarak gördüklerini vurgularken, “Bu nedenle siyasete karışmıyor, siyasetin de din işlerine karışmasını doğru bulmuyoruz” dedi.

ABD’de bulunan Bardakoğlu, Washington'daki Katolik Üniversitesi'nde konuşma yaparak soruları yanıtladı. Konuşmasının İngilizce bölümünde dini özgürlüklerin savunulmasının sadece Müslüman çoğunluk için geçerli olmadığını anlatan Bardakoğlu, azınlıkların mensup oldukları dinler ve ateistler için de bu özgürlüklerin geçerli olduğunu söyledi. Bu kapsamda resmi gazetenin son sayısında din değiştirmenin bireysel hak olduğunun belirtildiğini hatırlatan Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, Lozan Anlaşması'nın 39'uncu maddesinde de farkı etnik grup ve dinler arasındaki eşitliğin garanti altına alındığını vurguladı.

Bardakoğlu, konferansta Türkçe konuştuğu bölümde ise, Türkiye'deki tartışmaların hiçbir zaman laiklik tartışması mahiyetinde olmadığını söyledi. Diyanet İşleri Başkanı, “Bugün artık Türkiye'de din ve devlet işlerinin ayrılması oturmuş bir kavramdır ve kimse din ve devlet işlerinin ayrılmasını tartışıyor değildir” derken “Sadece din özgürlükleriyle, çoğulculukla laikliği nasıl bağdaştırmalıyız, bu konuda kamuoyu farklılıkları var. Ancak politikacıların kullandıkları dil, Türkiye hakkında yanıltıcı bir imajı da dışarıda besliyor” diye konuştu.

Din özgürlükleri konusunda inanan ya da inanmayanların, ibadetini tam yapan ya da yapamayanların, herkesin özgürlüğünden yana olduklarını vurgulayan Bardakoğlu, “Bunların günümüzde nasıl yorumlanacağı, toplumların tarihleriyle, hatıraları, şartları, coğrafyaları, kültürleriyle alakalı bir husus” diye konuştu. Din ve devlet işlerinin ayrı olmasını önemsediklerini, bunu da dine saygının gereği olarak gördüklerini bildiren Ali Bardakoğlu, bu nedenle siyasete karışmadıklarını, siyasetin din işlerine karışmasını da doğru bulmadıklarını söyledi.

“BAŞÖRTÜSÜ DİNDARLIĞIN GEREĞİ”

Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye'deki ilahiyat fakülteleri öğretim üyeleri olarak yetişkin Müslüman kadınların başlarının örtmesinin dini gereklilik olarak asırlardır algılandığını ve bunun dinin anlaşılmasında çok belirgin anlayış ve çizgi olduğunu, dini vecibeler arasında olduğunu defalarca söylediklerini anlattı. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, “Ancak, siz de takdir edersiniz ki dini ödevlerini yerine getirip- getirmemek, kişilerin o dine mensup olmasının ön şart değildir. Namaz kılıp- kılmamak gibi, içki içip- içmemek gibi başörtüsü de Müslümanlık içerisinde dindarlığın gereğidir. Ama bir insanın Müslüman olması içinBen Müslümanım' demesi yeter. Bir insanın alkol kullanması da dinen günahtır ama onu dinden çıkarmaz” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, laikliğin de bir parçası olarak dinin doğruları ve yanlışlarını insanlara açıklamak zorunda olduklarını vurgularken, “Ancak siyasetçiler hangi alanların kanun konusu olacağını, hangi alanların yasaklanacağını, dini özgürlüklerin sınırlarının neresi olacağını belirlemekte sorumludur. Ben hiçbir zaman siyasetçilerin nasıl kanun çıkaracakları konusunda konuşmam, ama onların da İslam dininin gereğinin ne olduğu, ne olmadığı konusunda konuşmalarını doğru bulmuyorum. Şayet ‘Başörtüsü İslam dininin gereği midir?' diye sorsaydınız bunun muhatabı bendim. ‘Ancak, bu konuda yasalar niye böyle?' diye sorarsanız bunun muhatabı siyasetçilerdir” diye konuştu.

CİHAD ANLAYIŞI

‘Cihad anlayışı' konusuna da değinen Bardakoğlu, Kuran-ı Kerim'de cihadın sık geçtiğini belirtirken, “Fakat cihad hiçbir zaman toplum huzurunu, güvenliği bozucu, terörü şiddeti ve masum insanları hedef alan eylemleri onaylamamıza imkan vermez. Çeşitli aşırı grupların dinin ana kavramlarını kullanarak insanlık adına din adına yanlış yapıyor olması o kavramların o yanlışlara onay verdiği anlamına gelmez. Hıristiyanlığın, Yahudiliğin ve Müslümanlığın tarihinde bu dinlerin kutsalını kullanarak toplumun güvenliğine, masum insanlara birçok yanış eylemler yapılmıştır. İşte bu noktada din kurumları ve bilginlerine çok önemli görev düşmektedir. Din adına, kutsal adına, onları öne çıkararak yanlış yapılıyorsa, bu yanlışları teşhis etmesi ve dinin yanlışı onaylıyor olmaktan kurtarılması din adamlarının görevidir. Zaten modern dünyanın aşması gereken en önemli konulardan biri budur” diye konuştu.