13 Mayıs 2008 Salı

@ Müslüman düşünürlerden Lübnan uyarısı

İslam dünyasının tanınmış simaları Lübnan'daki çatışmalara son verilmesi çağrısında bulundu. Müslüman düşünürler, diyalog çağrısında bulunurken, mezhep tuzağına karşı da dikkat olunması gerektiğini belirttiler.

Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Dr. Yusuf el-Karadavi, Lübnan yaşanan çatışmanın taraflarına iç savaşa yol açabilecek kanlı çatışmalara son vermeleri çağrısında bulundu.

Taraflardan güçlerini İsrail için saklamalarını isteyen el-Karadavi, "Kahramanlık pazunu kardeşine göstermen değil, düşmanına göstermendir" dedi. Katar'ın başkenti Doha'da Cuma hutbesinde Lübnan'da yaşanan krize değinen Yusuf el-Karadavi, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve el-Müstakbel hareketi lideri SaadeEl-Hariri'den iki talebi olduğunu söyledi.

İlk talebini "çatışmaların derhal durdurulması ve kan dökülmesinin önüne geçilmesi" olarak dile getiren el-Karadavi, "Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur" ayet-i kerimesini okudu. Yusuf el-Karadavi hutbesinde ayrıca "Müslümana küfretmek fasıklık, onunla savaşmak savaşmak küfürdür" ve "Dünyanın yok olması bir Müslümanın haksız yere öldürülmesinden daha değersizdir" hadis-i şeriflerini de hatırlattı.

İkinci talebini "silahlı unsurların caddelerden geri çekilmesi ve gücün kenarda diş bileyip bekleyen düşmana saklanması" olarak ifade eden el-Karadavi, çatışmaların tek kazançlı tarafının Siyonistler olacağını söyledi.

Muhammed Mehdi Akif (İhvan-ı Müslimin “Müslüman Kardeşler” lideri): “Direnişin imajı değişmez. Değişse bile bu değişim direnişin lehinde olur. Lübnan Direnişi Lübnan'ın çıkarlarına uygun olanı belirleyebilen tek gruptur. Çünkü direniş Lübnan'ı ele geçirmek isteyen Siyonizmin ve Amerika'nın karşısındadır. Direniş de meşru bir haktır, düşmana karşıdır.”

Tarık El Beşeri (Mısırlı düşünür ve yazar): “Lübnan Hükümeti'nin Hizbullah'a ait iletişim ağını kesme kararının tek amacı, Lübnan'ı iki kere düşman işgalinden kurtaran Lübnan Direnişi'nin alt yapısını çökertmektir. Bu karar İsrail'e her türlü destek sağlayan Amerikan projesine destek anlamına geliyor… Hükümetin kararı direnişin imajını zedelemeyi amaçlamaktadır. Ancak gelişmeler bir iç savaşa kadar varmazsa bu gerçekleşmeyecektir. Askeri bir güç olan Direniş alt yapıyı temsil eden iletişim ağı olmadan faaliyetini sürdüremez.”

Ebu'l Ula Mazi (Kurulmakta olan Mısır El Vasat Partisi temsilcisi): “Bugün Lübnan'da cereyan eden olaylar bu ülkeyi bir süredir karıştırmak için fırsat kollayan dış çevrelerin eseridir. Direnişin kendini savunma babında silah kullanması belki mantıklıdır, özellikle bir direniş hareketi için bir silah mesabesinde olan iletişim ağının yok edilmesi gibi bir plan varsa. Krizin doğmasının nedeni olarak hükümetin aldığı karara rağmen muhalefetin verdiği tepkiyi henüz benimsemiş değilim. Bu tepki Arapların direnişin temiz imajıyla ilgili zihinlerinde bir bulanıklığa neden olacaktır. Maalesef siyasi bir grup olan tüm direniş hareketlerinin düştüğü çıkmaz yol budur.”

Raşid el-Gannuşi (Tunus en-Nahda Hareketi lideri): “Direniş sürekli silahını düşman İsrail'e karşı koymak için hazır tuttuğunu sık sık dile getiriyor. Kendini savunmak için içeride silah kullanma hakkı olmasına rağmen direnişin ulusal çevrelere kadar uzanma hakkı yoktur. Hizbullah'ın imajının Arap ve Dünya kamuoyunda bir parça zedelenmesi ve sarsıntıya uğraması kaçınılmazdır. Ancak halen mevcut sorunu aşmada aklın ve hikmetin galip geleceğine olan inancımızı korumaktayız.”

Abdullah Baha (Fas Adalet ve Kalkınma Partisi Parlamento Grup Başkanı): “Bugün Lübnan'da olanlar Filistin ve Irak'taki iç çatışmalardan yeterince ders alınmadığının sonucudur. Daima taraflardan biri Amerikanın bölgeye dönük ve İsrail yanlısı politikalarını ve planlarını temsil ederken diğer taraf bu politika ve planlara karşı direnen grubu temsil etmektedir. Üçüncü bir grup daha vardır ki bunlar da gelişmeleri İran'la irtibatlandırarak Arap seçeneğini gözardı ederek olayı Amerikan/Siyonizm seçeneğiyle İran seçeneğiyle sınırlandırmak istiyor. Lübnan hükümetin aldığı karar ateşe benzinle yaklaşmaksa Hizbullah'tan başka ne beklenir? Ancak verilen reaksiyonun çok güçlü olması direnişin imajının değişmesine neden olacaktır. Hizbullah'ın imajı Filistin'de İslami Direniş Hareketi Hamas ve Irak'taki direniş hareketlerinin imajı gibi etkilenecektir.”

Fatih Rubey'i (Cezayir en-Nahda Hareketi Lideri): “Biz hâlâ Hizbullah'a Amerikanın ve Siyonizmin bölgeyle ilgili planının karşısında mücadele eden Lübnan Direnişinin en büyük temsilcisi gözüyle bakıyoruz. Tüm Lübnan'ı kontrolü altına alabilecek kadar askeri gücü olmasına rağmen Hizbullah'ın şimdiye kadar mezhep çatışması yanlılarına ve şantajcılara boyun eğmediğini görüyoruz. Temennimiz direniş silahının Siyonist düşmana karşı çevrilmiş olarak devam etmesi ve Hizbullah liderliğinin Arap Halklarının özlemlerine layık durması ve krizi kendisinden alıştığımız hikmetle çözmesidir.”

Muhmmed Buleyhe (Cezayir Ulusal Reform Hareketi Lideri): “Hizbullah'a bakış açımız kesinlikle değişmedi. Hizbullah Amerikanın ve Siyonizmin Ortadoğu'ya yönelik planlarını bozguna uğratmaya çalışan bir direniş partisidir. 2006'da Hizbullah'ın direnişi olmasaydı İsrail Lübnan'ı ele geçirecekti. Dolayısıyla İsrail'e çevrili olduğu müddetçe Hizbullah'ın silah bırakmama kararını destekliyoruz. Lübnan'da cereyan eden gelişmelerin Arap ve Müslümanların eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan İsrail ve Amerikanın bir savaşı olduğuna inanıyoruz. Çatışmalar, Amerika ve İsrail tarafından çıkarılırken maalesef idaresi Arap ve Müslümanların eline veriliyor.”